13 Haziran 2007 Çarşamba

Anadolu Kavağı

ya da olm Horatio, bırak işi gücü, git bi sahil kasabasına yerleş

Yıllar önce bu blog tayfası, Dodo ve diğer arkadaşlarla İstanbul'u topluca tavaf ederken Anadolu Kavağına da gitmiştik. 4 kişi, HET isimli arkadaşımızın arabasıyla Bostancı'dan (yani Anadolu yakasından) Anadolu Kavağına (ki isminden anlaşıldığı gibi o da Anadolu yakasında) doğru yola çıkmıştık. Kısa bir süre sonra köprü gişelerine geldik, HET tereddüt etmeden gişelerden geçti, 1.köprüden Levent'e ulaşıp 2.köprü yoluna saptı, tekrar Anadolu Yakasına geçti, biz de tüm arkadaşların arkasından kavağa ulaştık.

Bu sefer, zaten Avrupa yakasında olduğumdan önce bu tarafa geçmeme gerek kalmadı. Sarıyer'e gidip oradan Sarıyer-Rumeli Kavağı-Anadolu Kavağı ringini yapan motorlara atladık. İskeleden kasabaya girdiğimiz anda mekan-zaman değişti, artık İstanbul'da değildik, haftasonu da değildi, tatile çıkmıştık. Waffle ve dondurmacıların arasından geçtik, midye, kalamar ve herçeşit deniz mahlukatına ağzımızın suyunu akıtarak yan yana dizilmiş onlarca tükkanın önünden geçtik.


Sonunda restoranlardan birisine kurulduk. Balık canımız çekmiyordu, biz de salata ve böceklere abandık. Buz gibi birayla hepsini afiyetle götürdük.





Yemekten sonra kasabada bir tur attık. Karşımıza hediyelik eşya satan bu ilginç ve sevimli dükkan çıktı. Birer inek kumbarası alıp çıktık.

Sarıyer'e döndüğümüzde mekan yine İstanbul oldu. Sahilyolundaki trafik kendimize getirdi bizi.

Not: Gezimizi duyup ertesi gün kıskançlıkla Anadolu Kavağına giden, üstüne üstlük konu hakkında yazmamam için beni tehdit eden melontheroad'a teessüflerimi sunuyorum.

8 yorum:

Herbert dedi ki...

Valla mel'e gerek yok ben de çok kıskandım, böyle güzel anlatılmaz ama ayıp yani

Esin dedi ki...

su tezden bir kurtulayim, turist gibi gezecegim istanbul'u. Gorulecek cok guzel yerler var.

silgi dedi ki...

Ben de geçen seneki doğum günümde 15 kişilik vefalı arkadaşlar grubunu çingene vapuruyla müzik dinleye dinleye boğaz gezisi yapmak hususunda ikna etmiştim. Vapurun çingene vapuru olmasının sebebinin her tarafın çingene dolu olmasından kaynaklandığını elbette bilmiyordum; gezinin 5.5 saat süreceğini bilmediğim gibi. Sonunda ağrıyan popolarımız ve suspus olmuş bünyelerimizi 30 dakikalık Anadolu Kavağı molasında mezeler ve biralarla dinlendirip vapurumuza geri döndük. Gece 12'de Taksim'e vardığımızdaysa hiçbir yere rezervasyon yaptırmamış olduğumuz için Taksim'in en ipsiz sapsız barlarından birine gidip efkâr rakıları içtik. Bu sene böyle bir yanlışa düşmeyeceğimi umuyorum. Ama evet Kavak candır, böcek olsa da yesek.

melontheroad dedi ki...

1)Anadolu Kavağına gitmek benim fikrim değildi,
2)inekli kumbaraları biz de gördük ama almadık
3)yıllar önceki anıyı ben de anlattım MOS'a
4)tavlada gene yenildim
5)esnaf turistleri kazıklamaya devam ediyordu
6)kendi fotoğraflarımı bir post konusu yaparım artıkın...

melontheroad dedi ki...

silgi ne diyosun;cumartesi günü biz de bir boğaz gezisine katılacağız.çingene vapuru mu horatio senin vapur?

silgi dedi ki...

aoov müzikliyse yandınız. kıçın üstündeki açık bölümde burak kut'tan komple tikiyiz'i 34987 kere dinleyerek gezmek zorunda kalabilirsiniz.

Horatio dedi ki...

esin, gez gez bitmez istanbul. bi tane lonely planet kitabı almak lazım.
silgi hanım; bizimkisi özel tekne. hıh! müzikleri de ben seçiyorum. ama bu komple tikiyiz'i çalmamı engellemez. :D

silgi dedi ki...

zengin, zenginsiniz siz! lütfeneniyiarkadaşımolun, teşekkürler.