17 Ağustos 2012 Cuma

O artık Londra'dan bildirecek (?)

Herbert yaptığım eşekliği affetti.

Uffffff, kılpayı son anda da olsa görüştük, yemek yedik, konuştuk...

Görüşmeden gitse ciddi içimde kalacaktı.

Belki oralardan bizi habersiz bırakmaz, burdaki kuraklığa bir son verir. Hem belki baba olma ve evlilik hazırlığında olan arkadaşlarımıza da bir kan bir can gelir :)



not: poz verme aşamasında fotoğrafımızı çeken garsona da teessüflerimi iletiyorum.



14 Aralık 2011 Çarşamba

Oaaa 5 yıl olmuş!

5 sene önce buralar hep yeşillikti diyemem ama yine de az yapılaşma vardı.

9 Aralık 2011 Cuma

FM Belfast @ Babylon

Eğlenmedim diyemem, aksine çok çok eğlendim. Ama 3 solist, 1 synthisizer (nasıl yazılıyo bu?), ve 1 davulla grup mu olur lan? Sadece insanları eğlendirerek müzik grubu olunabilir mi? O zaman bizim arkadaşlar ortaokulda, lisede fazla mı kastılar acaba? Onlar ki bir enstrümanı doğru dürüst çalmayı öğrenmeden grupta çalmaya cesaret edemeyenler... Onlaaaar...

FM Belfast daha önce Babylon'a, sonra Rock'n Coke'a gelmiş. Sağlam cukka yapmışlar ki tekrar gelmek istemişler.

Manita bana durumu sahnede don atlet kalan (benim ve herbert'in bekar zamanlarımızda salonda oturduğumuz halde) eğlenceli grup diye anlattı. "Sıcaktan bunaldılar herhalde" diye bir yorumu da oldu. Benim manita temiz kalpli bir insandır.

Babylon'un erken konser saat politikası gerçekten işliyor, biz 21:40'ta içeri girdiğimizde konser başlamıştı. İçeride çoğunluğunu yabancıların oluşturduğu büyük bir kalabalık vardı.


Konser gerçekten çok eğlenceli geçti, bu ilginç adamlar sahne şovunu harika yapıyorlar, kendimi istanbulda değil de, bambaşka yerlerde konsere gelişmiş gibi olduk

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Anne Olunca Anladım mı?-6 (aka Asla asla deme!)

tarih: bundan 5 yıl önce, Horatio ve Herbert ile Büyükada'da 16.07.2010 tarihine kadar yapılacaklar listesi hazırladığımız gün


Benim listemde 15 tane madde var, en altında da bir not...


tarih: bugün.


Kirli çıkın Horatio sağolsun saklamış listeleri geçen yolladı. Ben listemdeki 15 maddeden hiç birini yapmamışım ve altında yazan notu yapmışım.


P.S.:Çocuk yapmayacak !!!


Bu hayatta en korktuğum şey büyük konuşmaktır, işte haksız mıyım?

O zamanlar bu dünyaya çocuk mu getirilir zihniyetindeydim hatırlıyorum, karşıma doğru düzgün bir adam çıkmıyordu ve artık çıkacağına dair de ümidim kalmamıştı. Sonra hayatımın aşkını buldum, beyaz atlı prensim geldi, masal gibi bir düğünle evlendik, pembe panjurlu evimizde mutlu mutlu yaşarken bir aşk çocuğu yapmaya karar verdik diye yalan atacak halim yok.


Benim kocam, çocuğumun babası da hepimiz gibi normal bir insan, ben her kadın gibi aşırı beklentileri olan, 100 şeyi aynı anda düşünen, MOS da her erkek gibi bu beklentilerimin çoğuna karşı tembel ruhlu bir erkek (yine de ortalamanın çok üstünde yiğidi öldür hakkını ver). İçimizdeki üreme ve soyunu devam ettirme güdüsü bir gün bizi dürttü ve hadi çocuk sahibi olalım dedik. Öyle çok da düşünmedik, doğunca da kamyon çarpmışa döndük. Bizim de çocuktan sonra ne oldu da oldu dediğimiz durumlarımız da (sorun değil durum) var, halen çözmeyei anlamaya çalıştıklarımız var, kimi kendimizle ilgili, kimi birbirimizle ilgili. Bundan sonra da kimbilir bilmediğimiz daha neler var bizi bekleyen.


Artık o 15 maddenin çoğunu ya yapamam ya da çocuklu hafif versiyonlarını yapabilirim. Etrafımda benzerlerini yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatan çok arkadaşım var, canım çekiyor mu, hayır. Bazen onları tek başıma yapmak istiyor muyum, evet. Her şeyi terkedip
yapar mıyım, hayır. Eski günlerimi zaman zaman özlesem de o günlere imkanım olsa da dönmek istemem. 15 maddeye veya benzerlerine o kadar doymuşum ki, oğlumun ilk adımı, kelimesi, cümlesi... ilk kez yapacağı her şey için çok daha fazla heyecan duyuyorum şu anda :)

Hayır çocuk sahibi olmak dünyanın en kutsal olayı olduğu için değil...
Sadece ben şu an bundan hoşlandığım için...
Düella'nın Hafiye'ye söylediği bir lafı vardı (blogu çok karıştırdım ama bulamadım): şöyle bir şeydi hatırladığım kadarıyla "ben de birinin muhtaç olduğu biri olmak istiyorum"
Herhalde anne olmak biraz da böyle bir şey, yoksa asla denilen bir şey için kim bu kadar fedakarlığı yapabilir ki....

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Anne Olunca Anladım mı?-5

Tatilde ADS ilk defa havuza girdi. Ben giremedim babasıyla birlikteydi. Pek istemeye istemeye girin demiştim zaten sonra küçük bir kız çocuğu geldi, göstere göstere havuza işedi ve gitti.
Eşime bağırdım, "çabuk çıkar çocuğu gidiyoruz bu ne rezalet" diye. Beni dinlemedi "görmediklerin için ne yapabilirsin ki" diyerek yüzmeye devam etti.
Ben oturdum yerime, hemen annemi aradım, şikayet ettim. Annem her zamanki nasreddin hoca tavriyla "Kızım ne olacak, sen annesiysen, o da babası." dedi. Bense hasta olursa o mu bakacak gibi şeyler saçmaladım, sonra sustum.
Oğlum mutluydu, babası mutluydu, çişini yapıp rahatlayan kız mutluydu, bir ben mutsuzdum.
O zaman farkettim oğlumu yetiştirirken çevremdeki diger insanları da yetiştirmeye çalıştığımı. Annemin dediği gibi o da onun babası ve onun kimi babğ özelliklerinden memnun degilsem bile bana artık anca geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde'ye derler...
Anladım ki cocuk yetiştirirken her konuda aynı fikirde olabileceğin bir eş bulmak mümkün değil, çocuğun da büyürken buna ihtiyacı yok. Buna ille de benim dediğim olsun diyen anne veya babanın ihtiyacı var. Çocuğun birbirini ve kendisini seven, birbirine ve kendisine saygılı olan anne babaya ihtiyacı var.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Anne Olunca Anladım mı?-4

Her ofis insanının iş hayatının bir döneminde işinden sıkıldığı, ne işe yarıyorum ki, hadi kalkın gidelim güneye yerleşelim, aylaklık yapalım, güne saat 11de spor ile başlayalım demişliği vardır. Benim de vardı taaa ki anne olana kadar...

6 ay evde bizzat kendim, bakıcısız bebek baktım. Annem yemek işlerinde yardımcı oldu ve bir iki saatlik dolaşmalarımda ADS'ye göz kulak oldu. İşe başladığım ilk gün adeta çocuklar gibi şendim.Oysa gördüğüm herkes bana hüzünlü olup olmadığımı soruyordu.

Bugün işe başladığım süre ile evde kaldığım süre eşitlendi ancak hissedilen sıcaklık 1-2 sene...


Hani insan ya arabada veya tuvalette en çok kendi kendiyle kalırmış ve kendi gibi olurmuş ya, malum artık tuvalette kalma sürelerim kısıtlı, ama arabada çok düşünüyorum. Her seansın sonunda da iyi ki bir işim varmış diyorum. (tüm yaşananlardan ve yaşanacaklardan bağımsız olarak)


Oğlumu her şeyden çok sevsem de, çocuk bakmak Maslow üçgenindeki kendimi gerçekleştirme gereksinimimi karşılamıyor.


Genelleme yapmayı pek sevmem ama sanırım bu annelerin % 99'u için de böyle. Çünkü bakıyorum çocuk bakmak için evde olan annelerin kimileri ciddi ciddi blog yazıyor, kimi resim yapıyor, kimileri elişinden çok güzel şeyler yapıyor, kimileri pasta, kurabiye yapıyor, kimileri fotoğraf çekiyor, herkes bir şeyler üretmek, ürettiklerinin beğenilmesini, takdir edilmesini istiyor.


Anne olmadan önce çocuğumu bırakıp nasıl işe giderim diye düşünen ben anne olunca anladım ki bir gün çalışmamı gerektirmeyecek kadar param olsa bile mutlaka bir işim de olacak :)

2 Haziran 2011 Perşembe

Sadece tuvalette karşılaştığım adam

Merhaba.
Bloga aylar, yıllar sonra yazmaya karar verdikten sonra böyle bir yazıyla başlamam hoş değil ama ne yapayım gündemim bu.
Şirkette sadece tuvalette karşılaştığım bir adam var. 45-50 yaşlarında, kısa boylu, gözlüklü, üstlerden kelleşmeye başlamış. Bizim departmanın tuvaletini kullanıyor ama bizden değil. Yemekhanede ya da hava almaya çıktığımda da görmüyorum onu. Sanki bizim tuvalette yaşıyor.

15 Mayıs 2011 Pazar

Anne Olunca Anladım mı?-3

Düzenin düzensizlik olduğu ilk aylar ADS'nin uyuduğu her an benim zamanım oluyordu. Hani şu asla uygulamayı beceremediğim EASY metodundaki Y harfi, "your time". Ama küçük harfle "y".

Bir sabah hatırlıyorum "banyo+kahvaltı+uyku" üçlüsünden hangisini yapsam derken hiç birini yapamadan ADS uyanıvermişti.

Bunların hepsi 1 saate sığmadığı için birini veya ikisini seçmem gerekiyordu. Hadi yatayım uyuyayım dedim, açlıktan uyuyamadım. Hadi kalkıp bir şeyler yiyip banyoya gireyim dedim, kahvaltıyı hazırlarken tek banyo yapabileceğim zamanın o uyurken olduğunu farkedip bıraktım kahvaltıyı o uyanınca bir şeyler atıştırırım dedim. Tam banyoya girecekken baktım 1 saat geçmiş bile ve uyanıvermiş. Ben ne yapmışım, hiç, otur sıfır.

Sonra çalışa çalışa şu hale geldim:

Eskiden sonrasındaki bakım aktiviteleri ile bir tören olan banyo: 15 dakika

Uzun uzadıya bol çeşit, arkasından çay+gazete+dergi keyifli kahvaltılar yok, masadakileri mideye indirme süresi : 10 dakika

Gün içinde şekerlemeler ise çabuk dalmayı öğrenerek: 20 dakika

Gazete/twitter/e-mail okumak için tasarruf ettiğim zaman: 15 dakika


Anne olmadan önce ne çok BOŞ BOMBOŞ zamanım varmış bunu anladım.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Tahammül Edemediğimiz Diğer Alternatifler


Geçen hafta maşallah "sling"i bilmeyen, öğrendikten sonra da Ceyda Düvenci ile birlikte cümle içinde kullanmayan kalmadı.


Ceyda Düvenci'nin Bebek'te yeni doğmuş bebeğiyle gezerken çekilen bu fotoğrafları kimilerinin ağzını açık bıraktı. Bebek sadece bir bebek olduğuseçilecek şekilde annesinin kucağında bir slingde taşınıyordu. Dolayısıyla, magazin basını, bebek mıncıklama, maşallah deme meraklısı yurdum insanına istediğini verememiş, bir ünlüden doğma bebeği gösterememişti. Bu başarısızlığa sebep olan ünlü anneye okların çevrileceği şekilde haber sunuldu ve şaşkınlıktan zaten açılmış bu ağızlar hakaret boyutuna varan eleştiri yağmuruna başladı.



Ne annenin akıl sağlığı kaldı, ne de bebeğin dünyaya gelmekten duyduğu pişmanlığı. Kim bilir belki bebeğin fotoğrafını çekebilir miyiz diye soran bir basın mensubuna "şu an göstermek istemiyorum, nazardan korkuyorum" dedi. Onu da aldılar, sanki nazardan korkmak çok ayıpmış gibi "nazardan korumak için bebeği nefessiz bıraktı" yaptılar.

Hadi ben de slingi cümle içinde kullanayım.

Sling;

bebeğe yararlıdır.

bebeğe zararlıdır.

anne için kolaylıktır.

anne için zorluktur.

kimine çok pratik gelir.

kimine külfet gelir.

kiminin bebeği çok sever.

kimininki bağlasan durmaz.

kimi kullanmaktan korkar.

kimi kullanmayı bilmez.


Bunların herhangi biri dünyadaki herhangi bir anne için doğru olabilir. Üstelik adım gibi de eminim bebeğini herkesten iyi düşünebilen anneler kendisi ve bebeği için en doğrusunu yapıyordur. Bunlar sling ile ilgili sıkça sorulan soruları konu alan başka yazıların konusudur ancak benim merak ettiğim:


Ne zaman kendimiz gibi yapmayanlara, diğer alternatifi seçenlere tahammül etmeyi öğreneceğimizdir.


Kendimizin yaptığının doğru olduğunu diğer tarafa hakaret ederek dayatmaya ne zaman son vereceğimizdir.


Diğer alternatifi seçenlerden de öğrenilecek bir şeyler olabileceğini ne zaman anlayacağımızdır.


** Bu yazı 13 Mayıs 2011 tarihinde Alternatif Anne dergisinde yayınlanmıştır.



11 Mayıs 2011 Çarşamba

Anne Olunca Anladım mı?-2

Gene doğumdan sonra ilk aylar, annem habire marketten, pazardan bir şeyler taşıyor.
Dut:Süt yapar.
İncir:Süt artırır.
Kayısı/vişne:Kompostosunu yaparız, süt olur.
Ben: 5 çocuk doğurup emzirmiş kadın edasıyla, "Hayır sadece sudur sütü artıran, bunlar kilo yapar,yemem!!!"

Bir gün yemek yiyoruz, annem salataya nane koymuş. Ben de okuduğum zilyon tane şey arasında nerden aklımda kaldıysa "Anne, niye nane koydun, nane sütü azaltıyormuş?" demişim.

Annem baktı baktı "Sütü artıran şeylere inanmıyorsun da, kesen şeylere neden inanıyorsun?" dedi.

Ben gene sustum, sessizce yemeğimi yedim.

Annelik aklına önce olumsuzun gelmesiymiş bunu da anladım.