Her akşam Beşiktaş'ın dar sokaklarında park yeri ararken çıldırıp kendimi dağlara taşlara vurmamak için sıkıntıyı zihnimde yeniyor, uçsuz bucaksız zen çayırlarına park edip eve kuşlar gibi hafif gidiyorum. Tabi bu arada Seinfeld'in "The Parking Space" bölümündeki şu kısım aklıma geliyor ve gülüyorum kendi kendime:
(Elaine ve George park yeri aramaktadır, George ısrarla sokakta park yeri bulmak için geliştirdiği sistemi anlatmaktadır)
(Elaine ve George park yeri aramaktadır, George ısrarla sokakta park yeri bulmak için geliştirdiği sistemi anlatmaktadır)
Elaine: Oh come on, George, please put it in a garage. I don't want to spend an hour looking for a space.
George: I can't park in a garage.
Elaine: Why?
George: I don't know, I just can't. Nobody in my family can pay for parking, it's a sickness. My father never paid for parking; my mother, my brother, nobody. We can't do it.
Elaine: I'll pay for it.
George: You don't understand. A garage. I can't even pull in there. It's like going to a prostitute. Why should I pay, when if I apply myself, maybe I could get it for free?
1 yorum:
Büyük kentte "survive" etmesek de adada falan YAŞASAK,arabamız olmasa,park sorunumuz da olmaz o zaman hem...
Yorum Gönder