15 Aralık 2006 Cuma

Mama... Wagamama

Sonunda meşhuuur Wagamama'ya gittim. Aklımda kalanlar: pek de lezzetli olmayan bir noodle, servis kağıdının üzerine karalamalar yapan garson, ebi-soba-yakı gibi acayip sözcükleri barındıran menü oldu.

Okul kantinini andıran, diğer müşterilerle dipdibe oturduğunuz uzun masalar ve sandalye niyetine konan tabureler çok rahatsız. İnsan ister istemez bu konseptin müşterilerin bir an önce kalkıp gitmesi ve yeni müşterilere yer açılması için tasarlandığını düşünüyor. Uzun masada size ayrılan alan sadece tabağınızı koymaya yetiyor, bu yüzden telefon, cüzdan gibi eşyalarınızı masanın altındaki özel bölmeye bırakıyorsunuz. Sandalye yerine tabureye oturduğunuz için de ceketinizi mecburen duvardaki çivilere asıyorsunuz. Noodle'ları yerken bir gözünüz de duvarda bu nedenle.

Wagamama'nın sigara içilen alanı yok. Bu benim için gayet uygun olsa da yanınızdaki kişi sigara içiyorsa tatsız oluyor.

Kalın noodle'lar ilgimizi çekiyor ve iki farklı çeşitte kalın noodle sipariş ediyoruz. Garson sipariş numaralarını önümüzdeki servis kağıtlarına karalıyor. Hızlı bir şekilde yemeklerimiz geliyor, içecek olarak "mistik limon ve elma suyu"nu öneriyor garson ama bildiğimizden şaşmayıp birer Efes söylüyoruz. Pek beğenmedim ben kalın noodle'ı. Neyse ki içinde tavuk, karides ve bilimum sebze çeşidi vardı ki yiyebildim.

Yemeklerimizi bitirince garson kurnazca tatlı olarak ne istediğimizi sordu, dikkat edin lütfen, tatlı alıp almayacağımızı değil. Bu tavır üzerine tatlıyı başka bir yerde yemeye karar verdik.

Peki, Wagamama'ya tekrar gidecek miyim? Kesinlikle!!! Verdikleri bedava tatlı kuponunu harcamak için.

1 yorum:

Herbert dedi ki...

Hocam o tavsiye ettikleri içeceği iyiki içmemişsin, şahsen en son bademcik ameliyatımdan sonra katı gıda yiyemediğim için annemin (bu yazıda wagaMAMA olarak anılacaktır) hazırladığı, insanı gençliğinden soğutan üzerimde derin yaralar bırakan elma püresine benzettim ben onu.

Ama japon turşusu başarılı, biz de dedikoducu kısa boylu bi sarışınla gitmiştik oraya ordan biliyorum hani.

Bi de schlotzsky's in yemek getiren çocuğu biraz androjendi.

Bi de Bülent Ersoy'un yıllar önce kaybettiği kız kardeşi analist arkadaşımızla aynı yerde yaşıyo.

Bugün bu kadardı, e-5 açıktı (olley be), yeterince blogdum.