5 Şubat 2007 Pazartesi

Prag, Prague, Praha

Yılbaşını Kurban Bayramı ile birleştirip kaçtığımız Prag hakkında güzel bir yazı yazmayı planlıyordum ki Herbert abimizin şu yazısıyla hevesim kaçtı. Adam en zevkli kısımlarını anlatmış yahu! Bana da gezilecek görülecek yerler kaldı mecburen.

Herbert'in adı geçen eserinde de belirttiği gibi baştan kabul etmek gerek, Prag'da görülebilecek yerlerin tamamını görmek imkansız. Bunun için 1 ay filan Prag'da kalıp her gün müze, katedral, sinagog gezerek geçirmek gerek. Bu yüzden en özellikli bir kaç yere odaklanmak iyi bir fikir.

Gezimize başlamadan önce Prag'daki yapıların mimarisinden kısaca bahsedelim. Daha önce barok, gotik, romanesk gibi akımları duymayanlar bile Prag'da bunları ister istemez ezberliyor. Ancak hangisi barok, hangisi gotik öğrenmeye pek imkan yok. Bunun sebebi ise tüm akımların birbirine karışmış olması. Örneğin, gotik olarak yapılmış bir kilisenin üzerine daha sonra barok bir kubbe eklenmiş, üzerine de bir kule kondurulmuş.

Prag şehrinin ilgi çekici yerleri temelde 4 mahallede toplanmış durumda. Bunlar Eski Kent (Stare Mesto) , Yeni Kent (Nove Mesto), Küçük Mahalle (Mala Strana) ve Kale (Hradcany).




Eski Kent, tıpkı İstanbul'daki tarihi yarımada gibi şehrin ilk yerleşim yeri. Eski Kent meydanında görkemli Tyn Kilisesi ve Astronomik Saat bulunuyor. Tyn Kilisesinin kuleleri insanı büyülüyor. Bu meydan nerdeyse her geçişimizde Tyn'in bir fotoğrafını çektik galiba. Ancak içi diğer kiliselerin aksine oldukça sade. Astronomik Saat adından da anlaşılacağı gibi çeşitli astronomik detayları gösteren bir saat. Üç kısımdan oluşuyor: astronomik kısım, saat ve takvim. Her saat başı, saatin etrafındaki minik heykeller hareket ediyor. Bu heykellerinde bir takım anlamları var ama o detaya girmeyelim. Ancak, her saat başında bu heykellerin hareketlerini izlemek için yüzlerce kişi meydana akın ediyor. Hatta Herbert astronomik saat yerine fotoğraf çekenlerin fotoğrafını çekmişti biz oradayken. Eski Kent meydanına yılbaşı zamanı ufak dükkanlar kuruluyor. Meşhur Trdlo'yu bu dükkanlardan yemiştik.

Şehri ikiye bölen Vltava nehri üzerinde 19 tane köprü var. Bunlardan en ünlüsü Eski Kent ile Küçük Mahalleyi birbirine bağlayan ve sadece yayalara açık olan Karl Köprüsü (Karluv Most). Eski Kent tarafında 1, Küçük Mahalle tarafında 2 adet kule ile korunan bu köprü üzerinde farklı anlamlar taşıyan 30 adet heykel var. Ancak Herbert’le köprüye her gittiğimizde o kadar kalabalıktı ki, heykelleri inceleyemedik bile. Sadece Türk esir tacirinin heykelini net olarak hatırlıyorum. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu Viyana’dan öteye geçemese de tacirler, esir alınanları ailelerine satmak üzere Prag’a kadar getirirlermiş. Köprü üzerinde heykellerden başka ressamlar, hediyelik eşya satıcıları ve konser veren ufak gruplar da bulunuyor.

Nehrin diğer tarafına yani Küçük Mahalle’ye geçtiğimizde hemen sağda Nazım Hikmet’in Prag’dayken sık sık geldiği şirin kafeyi gördük. Usta şair, bu kafede Vltava nehri ve Eski Kent manzarasıyla yazmış olmalıydı içinde Prag geçen şiirlerini. Biraz daha ilerleyince Küçük Mahalle’nin en dikkat çeken yapısı olan Aziz Nikolaus Kilisesi ile karşılaştık. Barok kubbesi ile ilgi uyandıran kilisenin içi de oldukça şatafatlı. Özellikle tavandaki boyamalar muhteşem. Bu arada aklıma gelmişken küçük bir not ekleyeyim. Çeklerin genel olarak yavaş hareket eden ve donuk suratlı insanlar olduğu söylenir. Gittiğimiz bir restoranda ise bu tanımın tam zıttı, hareketli mi hareketli, neşeli mi neşeli bir garsonumuz vardı. Ancak, bu kilisenin girişinde, bilet alırken, görevlinin ikinci bileti vermediğini fark edip “iki tane istemiştik” diye sorunca “çalışıyoruz burada” şeklinde azarlandık. Daha sonra ülkeden ayrılırken check-in görevlisinin kuyruğun sonunda olan bize sıra geldiğinde “kapattım kardeşim” diyerek bizi başka bir kuyruğun en sonuna göndermesi yukarıdaki genellemenin doğru olduğunu düşündürttü bana.

Küçük Mahalle’den yukarı tırmanan tramvaylardan birine binip Kale’ye doğru yol aldık. Kale bölgesinde adından da anlaşılacağı gibi Prag Kalesi bulunuyor. Tüm kaleler gibi şehre hakim bir tepede kurulu olan Prag Kalesi, kale denince akla gelen yüksek surlu, kulelerle çevrili bir yapı değil. İçinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Aziz Vitus katedrali, bahçeler, galeriler, Aziz George Bazilikası, manastırlar var. Kale içinde biz Türklere çok ilginç gelen bir durum var. Cumhurbaşkanlığı Köşkünün bahçesinde her gün yüzlerce turist geziyor. Üstelik kapılarda hareket etmeden dikilmesi beklenen muhafızlar her türlü şaklabanlığı da yapıyorlar.

Aziz Vitus katedrali, şehirdeki en görkemli yapı. İçinde Vaclav şapeli, Bohemya krallarının mezarları, Aziz Vitus'un anıtı ve sayamadığımız bir çok şey var. Kilisenin yapımı 1344'te başlamış ve 1929'a kadar sürmüş. İnşaatın bu kadar uzun sürmesinin sebebi, daha önce belirttiğim üst üste ekleme sistemi yüzünden. Vitus katedrali ilk inşaa edildiğinde ufacık Romanesk bir rotunda imiş aslında. Katedralin en ilgi çekici yönlerinden birisi Alfons Mucha imzalı Art-Nouveau vitraylar. Bu vitraylar katedrale 1870'lerdeki restorasyonu sırasında eklenmiş. Katedrali gezerken Aziz Vitus'un 7-8 yaşlarında dini inançları yüzünden öldürülen bir çocuk olduğunu öğrenince "bu devasa yapıyı şu kadarlık çocuk için mi yapmışlar" diye düşünmekten kendimizi alamadık.

Kalenin batısındaki ufak meydana çıktığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Bu Mr.TGM'nin heykeliydi. Heykeli dikilecek adam derlerdi de inanmazdık. Şaka, şaka. Heykeli dikilen kişi Çekoslavakların ilk cumhurbaşkanı Tomas Garrigue Masaryk imiş. Kendisiyle bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra meydandan ve Kale bölgesinden ayrıldık.

Yeni Kent ismine karşın 1400’lerde kurulmuş bir mahalle. Yine de Eski Kente göre daha modern görünüyor. Bir çok mağaza, kitapevi, kahve dükkanı Yeni Kent'teki Vaclav Meydanı üzerinde bulunuyor. Meydanı kesen dik kesen tramvay hattı üzerindeki Coffee&Cigars tavsiye edilir. Vaclav Meydanında baş tarafında Ulusal Müze var. Maalesef Ulusal Müzeyi gezme imkanımız olmadı. Yeni Kent'teki hareketli yerlerden birisi de Narodni Caddesi. Ulusal Tiyatro, Cafe Louvre ve Reguta Caz Kulübü bu cadde üzerinde.

Atlanmaması gereken bir diğer bölge, Eski Kent içindeki Yahudi gettosu. Şehrin en lüks caddelerinden biri olan Parizska Caddesi’nin boylu boyunca kestiği Josefov’da beklendiği üzere bir çok sinagog bulunuyor. Bunlardan en ünlüsü üçgen yapısı ile dikkat çeken Eski-Yeni Sinagog. O kadar gezdikten sonra enerjimiz kalmamış olmalı ki, sinagogların içine girmedik.

Prag’da yapılabilecekler bunlarla sınırlı değil tabii ki. Bu kadar paragrafa sığamayacak kadar çok şey yazılabilir Prag hakkında. En iyisi siz kendiniz gezin oraları. Gitmişken bizim garsona da selamımızı söyleyin.

1 yorum:

Herbert dedi ki...

Beni ceska sporitelna bankamatiğinde bırakmayıp otele kadar götürdüğün için tekrar teşekkürler :)) desert menu !!