14 Aralık 2009 Pazartesi

anne ben ıssız adam oldum


Her şey mikrodalga fırın almamla başladı. Yok, aslında real'e gitmemle başladı. Ya da bize yakın real açılmış olmasıyla da başlayabilir. Neyse işte toz bulutuyla başladı her şey. Sonra yer kabuğu kurudu, Engizisyon Jeanne D'arc'ı yaktı, Sevda Demirel Hande Ataizi'ne tokat attı, bizim mahalleye real açıldı, ben de Ankara’dan kalma alışkanlığımla alışverişe gittim, mikrodalga fırın aldım. Şu noktada yakaladığım memento tadı da beni benden aldı, Allah müstehakımı versin.

Efenim fırını alınca insana bir cümle içinde kullanma hevesi geliyor. Önce bilinen usullerimiz çerçevesinde yemek ısıttık, o tamam. Sonra deneysel çalışmalar başladı, bir kısmı felaketle sonuçlansa da. Mesela kruvasan çok hassas bir yapıymış, biraz fazla tut, içten yanmalı bir şekilde kömür oluyor, kok tadında. Ama mesela zaten kendisi fevkaladenin fevkinde bir oluşum olan probisi düşük ısıda çok az tut mikrodalgada. Imh ımh ımh onun içi böyle yımışacık.

Sonra mikrodalga mısır aldım. Çok sevmiyorum aslında onu, aşırı yağlı tuzlu, yiyince serenserengildudağı gibi oluyor dudaklarım. Ama deneysel aldım yine. Yalnız üstünü okumadan alınca şekerlisinden almışım. Şekerli patlamış mısır mı olur komşular, Amerikalıları her kazurata şeker katmaya alıştıran Cargill’in işi bu. Kahrolsun emperyalizm.

Böyle ağzımı belerte belerte yedim onu. Sonra dedim ki madem mühendisim ben de yaparım bunu. Önce kese kağıdına koydum mısırı, üstüne biraz zeytinyağı, biraz tuz, ağzını kürdanla kapa. Hiksinç bir sonuç oldu, mısırlar yandı ve kümeleşti yuvarlak yuvarlak, bir kese kağıdı dolusu arap toşbili olarak çıktılar mikrodalgadan. Vazgeçtim mi, ASLA!! Bu sefer cam bir kaba koydum mısır zeytinyağı tuz triosunu. Ağzını kapatsam bu ısınınca fırını elimize alırız dedim, açık bıraksam zati olmaz. Üstüne bir tabak koydum, oley ben. Maximum ayarda, patlamalar seyrekleşinceye kadar bekle, sonuç fantastişe. Mısırlar pek leziz ama cam kabımız sıcaktan akkor halini almış, özü olan kuma döndü dönecek, aman dikkat. Galibiyet çığlıklarım karşı yamaçlardan yankılandı.

Bu muazzam zaferle benim yemek yapan yerlerim kaşınmaya başladı. Horatio da bu aralar pilav+konserve barbunya veya pilav+konserve fasulye kombosunu çevire çevire pişirip eminebedermişcesine kasılıyor ortalarda. Sonra bana hava yapıyor güya efenim poşe yumurta ne demekmiş bilir miymişim. Bastıbacak aldı cevabını tabi, sen sümüğünü koluna silerken ben jülyen sebze doğruyordum. Dedim ben yaparım bu işi. Ama böyle güzel bir başlangıç yapmam lazım.

Karar verdim, zehirlersem aileleri tazminat davası açmayacak, yemekten fazla anlamadıkları için bikbik başımın etini yemeyecek çekirdek bir ekibi seçip eve çağırdım. Dedim bu güne kadar makarna ve menemenden başka yemek yapmamış bu eller zincirlerini kıracak, gelin tarihe şahitlik edin. Aç tipler hemen kabul etti tabi.

Ondan sonra menu kısmi geldi. Basta niyet zeytinyağlı dolmaydı ama bayramda annemin yaptıklarıyla overdose olunca dolmadan vazgeçtim. Ondan sonra kendi kendime mikrodalga olayının üstüne gideyim, madem ki bu olayın kitabini yazdım bebek dedim (samimiyim kendimle ne var hallah hallah). İnternette biraz dolaştım, ne çok yemek blogu varmış 3 vakte kalmaz obez olur bu toplum. Ama hepsi dostlar alışverişte görsün siteleri. Gecen bir pasta yaptım millet kapımda kul köle oldu, namıma din başlattılar müritlerim temalı yazılar hepsi. Altta da her biri kendi yemek dinine sahip komsu blogerriyelerden yapay yorumlar: "Canım çok güzel olmuş süpersin, ama ben pişirirken içine bir tutam nane atıyorum, herkes bayılıyor. Zencefil de yakışır. Bize de bekleriz” dese de, alt metin aynen şöyle “bu kıçıma benzemiş bulamacı koymuşsun ya buraya, Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın pespaye karı. Gel benim bloga da yemek görsün çapaklı gözlerin.” Bir de bloglardaki hepsi yalandan tarifler: “iste yumurtayı kırıyosun, aldığı kadar un koyuyorsun ama puf noktası unu çimdik çimdik koymak oldubitti maşallah” yazıyor çoğunda. Çok sevgili bagyan, ben o karışımın ne kadar un kaldıracağını idrak edecek muhakeme seviyesinde olsam senin kici kirik blogunda ne isim var, pastane açmıştım şimdiye kendime. Neyse ara tara şu brownie tarifini buldum, gayet açık net derli toplu. 7 dakikada da pişiyor. Budur dedim yaparım ben bunu. Aynı sitede gezerken bir de kısır tarifi buldum. Yanına da şanı 7 düvele yayılmış biralı tavuk ve yalancı patlıcan salatasını yaptım mı, daha kim tutar artık beni.

Büyük gün geldi çattı, akşama aç kurtlar gelecek ben hoplayıp her şeyin başladığı reale gittim. Elimde printout malzeme listem, fırıl fırıl dönüyorum. İnce bulgurlar, kenton kakaolar havada uçuyor. Ama Acemciliğin verdiği bir takım sıkıntılar da olmuyor değil. Mesela un mun reyonunda yanımda duran ev kadınıyla şöyle bir diyalog var:

-Pardon kusura bakmayın vanilya bulamıyorum, hangi reyonda olur onlar
-İşte evladım bütün raf vanilya.
-(gözü de bozuk galiba) vanilya değil vanilin onlar hem de şekerli
-E aynı şey evladım
-(nası lan) ımh aynı evet ama şey kemküm (kentonun ceo sunu yakalasam sorucam bunun hesabını vanilyayla aynı şey yazsan elin mi kırılır)

Veya kuru fesleğen bulamadım mesela, kerameti meçhul bir özgüvenle hesap soruyorum nasıl fesleğen olmaz koca markette sizi Ayşe’ye şikayet edicem diyorum, bulup getiriyorlar.

Neyse kör topal bitti alışveriş ama hazırlama kısmında multitasking dağlarına adımı yazdım resmen. Tezgahın üstünde bilgisayar ve bilumum malzeme birbirine girmiş. Ev de yemek yapmaya alışık olmadığı için altyapı zayıf, kayık tabak 1 tane salata kabı 1 tane yetmiyor yetişmiyor, bulgurlar ıslatılıp istirahata çekilirken evde brownie için mikser olmadığı anlaşılıyor, çatalla çırpsam olur mu temalı acil durum çağrıma annem evladım el blendırı verdim ya sana onla çırp diyor, blendır aranıyor. Kullanılan malzemenin ortada bırakılmaması gereği, az sonra başka bir işi için yeniden kullanılacağı gerçeği, kalk gidelim diyen mutfak manzarasıyla tokat gibi iniyor yüzüme. Aklımda 8 milyon tane optimizasyon problemi, şimdi brownieyi yapsam hamur dinlenir ama patlıcan için de lazım blendır, bu arada tavukları hemen yatırayım malzemeye onu emsin ki ben bu arada kısırın soğanını doğrarım diye dört dönüyorum ortada. Bu arada tariflere kızıyorum, önce bir su bardağı yağ koy sonra bilmem ne yap sonra yarım su bardağı un koy. Önce söylesen unu temiz bardakla koyardık şimdi yeni bardak mı kirleteyim yıkayacak durum mu var demeye kalmadan tarif 2/3 su bardağı süt istiyor. “kaç tane su bardağı var sizin evde bacı” diye haykırıyorum istemsiz. Neyse her şey bir şekilde yoluna giriyor, ben kısıra son noktaya koymuş dirseklerime kadar bulgurun içindeyken kapı çalıyor. Allahtan gelen Hızır kod adlı sarışın arkadaş hemen ortalığı toparlıyor bulaşıkları devşiriyor, mutfak ağır sanayi görünümünden kurtuluyor. Tavuk pişiyor patlıcanlar eziliyor, e voila her şey hazır. Bu arada çekirge sürüsü birer birer damlıyor.

Mevcut durum altında sonuç iyi, insanlar memnun. Arada yağı mı az gibi yorumlar geliyor ama tamam diyorum. Hele ki asıl beni tırstırıp 7 dakikada brownie değil banyo süngeri bile olmaz dediğim tatlı evlere şenlik bir lezzette çıkınca kopuyorum zaten. Sürekli çocuğundan bahseden görgüsüz ebeveynler gibi, millet cern deneyinden bahsederken “inanır mısınız mikrodalgada pişirdim” diyorum.

Neyse ben gaza geldim iyice, daha pişiririm bir şeyler. Korksunlar benden bu alemde.

14 yorum:

Oyuncak Tren dedi ki...

Bize yediğini içtiğini değil, gördüğünüz gezdiğini anlat... Hani Güney Amerika'ya gidiyordun?

Üşenmesem, ama üşeniyorum, tatil fotoları, olanlar bitenler, kendi blogumu güncelleyeceğim. Preemptive strike yapayım, sen söylemeden yazayım istedim :)

Hoşgeldiniz!

daphnevega dedi ki...

Haha! Şekerli vanilin!!! Haha!! Kimisi de onu beğenmez gerçek vanilya özütü kullanın der; karmaşa bu kadarla sınırlı değil yani. Çok iğrenç bir kelime değil mi özüt? :)

Yüz yıldır yemek yapıyorum ben de bir kere bile aldığı kadar unu tutturamadım. Ne kadar koysan alır zaten bence, saçmalamasınlar.

Su bardağı kirletmemek için öneri: Aynı bardağın içini kağıt havlu ile silerek kullan!

p.s 1: Geri dönmeniz süper oldu.

p.s 2: Mavi fonunuz bizim burdaki Kuğulu alt geçidine benziyor biraz :)

voodoo girl dedi ki...

normal mısır mikrodalgada hımm hemen şu an deniyorum bunu beceremezsem gelip burda çemkiririm.

Herbert dedi ki...

şımarık kız onu başka mecralarda çok anlattık sıkıntı geldi

ayşe evet bende tariflerde doğal vanilyadan yanayım :) yersen :) bi dahaki denememde arayıp fikir almayı düşünüyorum zaten

vudu oldu mu??

melontheroad dedi ki...

Issız adam olabilmek için havuçlu kek yapabilmek gerek bi kere

farawaysoclose dedi ki...

hahahaha:D iyi ki döndünüz!

Yesim Arpat dedi ki...

Yahu iyi ki döndünüz! Oh be!
Notlar halinde yorum yapayım:

- Real, yazdan itibaren bizim de market olacak sanki. Biz de o civardan ev aldık. Ama ben Real'i sevmiyorum. Ha bire yüksek sesli promosyon anonsları yaparlar markette. Ruhum şişiyor benim gürültüsünden.

- Yemek tarifleri için Amerikan sitelerini tavsiye ederim. Çok net oluyorlar. 'Alabildiğine', 'bir tutam', 'bir taşımlık' gibi yuvarlak kavramlar yok. Gramı, dakikası belli. En çok epicurious.com 'ı beğeniyorum ben.

- Malzeme eksikliği bizde de var. Sırf bu dertten yemek yapası da kaçıyor insanın. Büyük mutfak ve çok malzeme işi çözecek umarım.

- Ben mikrodalgasız yaşayamam. Pratik ve tembel işidir. Yaptığın en doğru alışveriş olmuş. İyi günlerde kullan.

Horatio dedi ki...

üleeeen ben de konserve pilav kombinasyonuyla uyutuyorum sandıydım. koynumda yılan beslemişim.

şaka maka beklenmedik bir performans sergiledin. tebrikler. o browniyi tekrar en kısa zamanda bekliyoruz.

voodoo girl dedi ki...

ikisi de süper oldu üstelik mikrodalga brownie tarifimle apartmanda sükse yaptım hepsini sizlere borçluyum dostlar!

düella dedi ki...

ben de istiyorum! bana da yap!

hafize sen insanlara yemek sitesi onerebilecek bi insan misin sence?:)

Yesim Arpat dedi ki...

Benim ağzım öneriyor şekerim. Tecrübem değil. Ruş'tan ve Pelinat'tan duyduğumu satıyorum. Onlar orda mutlu bir komünite bile kurmuşlar. Ha bire yemek tarifleri alıyor, veriyorlar. Bize de yemesi düşüyor. Ben beğendim yediklerimi.

hirondelle dedi ki...

benim kollardaki kıllara gözüm takıldı. sanki bir çiğköfteci havası yakalanmış. takibealdım blogunuzu, e siz ne duruyorsunuz?

Herbert dedi ki...

bi yemek uğruna ağda mı yaptırsaydık hirondelle efendi :) tamam takipteyiz

hirondelle dedi ki...

arkadaşım o kolla o kılla ıssız adam olman zor. tercih senin ya ağda ya çiküfte...