19 Ocak 2010 Salı

telkin heads

Az önce beraber çalıştığım insanlardan biri, bilmem kim tarafından yazılmış "bilmemnenizi aydınlatmanın yolları" gibi bir adı olan kitabın (buna kitap dedim, dostoyevski falan mezarında fır dönüyodur) nasıl da hayatını kolaylaştırdığını, olaylara daha pozitif bakmayı öğrettiğini anlatıyordu. Bayılıyorum bu telkine açık insanlara. Yani birisi "hayata daha pozitif bak" diyince aa hakkaten hayata daha pozitif bakayım diyen, doğan amcası veya üstün abisinin ricasını kırmayıp evrene hevenk hevenk pozitif enerji yollabilen insanlar. Aşağı yukarı bu kitapların hepsinde yazarın kıçından yazdığı "bir gün bir bilge adam sahilde yalın ayak yürüyormuş..." hikayelerine aaa evet baştan aşağı uydurma olan, ampirik bile olsa herhangi bir gerçeği yansıtma emaresi taşımayan bu zırva benim hayatıma birebir uygulanabilir diyorlar. Yazarın özgün olmak adına tdk sözlüğünü sıkarak çıkardığı, kupon kesme vites atma gibi terimlerle gaza gelebiliyorlar. Secret okuyunca hayattındaki eksikleri giderebiliyorlar. Şahane.

Yani hiç mi kuşkucu yanınız yoktur, ulan pozitif düşün demekle pozitif düşünebilseydim 30 yaşına kadar bir yolunu bulurdum ben, bu adamın yandan yemiş iclal aydın hikayeleri mi beni yola getirecek demezsiniz? Sen önce kendine bak hacı amca diye geçmez mi yani içinizden? Ya da hadi diyelim kitap sana ulu manituya enerji savur, olaylara gülümseyerek bak, arada dur gülleri kokla gibi artık lalettaynın lalettaynı klişeler sipariş verdi, sen de yaptın ve hayatın güzelleşti. Sence, tohuma kaçmak üzere olan senin bu saate kadar bunları keşfetmekten aciz olup, bestseller yazıp keseyi doldurmaya çalışan bir adamın iki cümlesiyle ancak dank etmesi asıl sorunun biraz daha derinde olduğu, bol bol balık yemen gerektiği sonucuna gelebilir mi?


Ya o kitapları ben de sevmiyorum ama bak falancanın şöyle kitabı var o başka demek üzere olan canım okurlar, ben şimdiden kıçımla gülüyorum siz zahmet etmeyin.



self improvement is masturbation!!


9 yorum:

hirondelle dedi ki...

bence haksızlık ediyorsun. ben okudum ferrarisini satan bilgeyi hemen sattım arabamı huzura erdim. ha zaten ferrariden aldığım para bir süre mutlu eder beni.
bence bu kitapları bir de 5. boyut eşliğinde oku, etkisini daha çabuk göreceksin.

daphnevega dedi ki...

1. bu resimler barney stinson'ın ofis odasının duvarındaki resimler gibi!!

2. sen ordan konuş herbert, secret'ın yazarı şimdi malikanesinde kim bilir hangi masajı yaptırıyordur..

3. bir de "hevenk hevenk" ne ya, hahaha.

Adsız dedi ki...

Bence yazı ok., yazıda problem yok. Ama sonuç cümlesini anlayamadım. Daha doğrusu şöyle; yukarıda yazılanlarla relevancy sini anlayamadım. Biraz daha açayım; Tyler the legendary Durden abimizin bu afilli cümleyi sarfederken refer ettiği şey nedir? Gelin hep birlikte düşünelim, burada refer edilen şey nedir? Burada refer edilen şey Biziz arkadaşlar, biz ortadan hallice üniversitelerden mezun olmuş, geçinebileceğinden eh biraz daha fazla kazanan; çalışmakla uyumak arasında başka şeylere de eh biraz vakti kalan, yaşadığı dünya üzerine uzun boylu düşünmese de eh az çok okuyup yazan, nasıl diyorlar işte beyaz yakalılar. Şimdi düşün bak arkadaşım, senin yaptığın iş, mesleğin, hayatını kazanma yöntemin; para kazandırmanın dışında sana bir tatmin, bir self fullfilment; bir bir şeyler varetme, bir amaç sahibi olma, yaşam zincirindeki yerinin farkında faydalı bir canlı olma hissiyatı yaşatıyor mu? Sözgelimi ben bu köyün ebesiyim ben olmasam ne inekler ne kadınlar kimse doğuramaz diyebiliyor musun?kuvvetle muhtemel hayır. Ama genç bir insansın etrafında da akıp giden kıvıl kıvıl bir hayat var, vaktin de bir şekilde geçmesi lazım, sen de eline bir kitap alıyorsun okuyorsun, sonra bir film izliyorsun, sonra millerini biriktirip bir yerlere uçup yeni insanlar yeni hayatlar tanıyorsun, sonra sanskritçe öğreniyorsun, çin yemeği pişirmeyi öğreniyorsun, drama atölyesine katılıyorsun, selfini improve ediyorsun. sonra..? sonra, hiç. selfini improve ettiğinle kalıyosun. yani senin bu hayat deneyimlerinin, hayat deneyimi olma dışında hiçbir özelliği yok, çünkü senin asıl, öz, gerçek hayatında bunlara karşılık gelecek bir şey, bunları dökebileceğin bir mecra yok. Hepsi gökkubbede hoş bir seda olarak kalıyor, senin üzerinde bile doğrudan bir etkiye sahip olmuyor, seni olgunlaştırmıyor, kişiliğinin yüzeyini yalayıp geçiyor.selfini improve ettiğinle kalıyorsun yani, that s why self improvement is masturbation.

Şimdi yapılan her şey illa ki bir amaç uğruna mı yapılmalı, illa bir şeye karşılık mı gelmeli, insan paşa gönlünün zevki için bir şeyler de yapamaz mı dediğinizi duyar gibiyim. haklısınız, elbette..ama burada durum biraz daha farklı, yıllarca tıp tahsil edip hiç ameliyata girmeyen bir doktorun dramı var burada. Yani şöyle düşünün, bütün bu self improvement, sizi daha bilgili, daha hassas, daha duyarlı, damak tadı daha gelişkin biri haline getiriyor; fakat mevcut hayatınızı sürdürmek için bu özelliklere gereksiminiz yok, ortalama bir hödük olarak da pekala yapabilirsiniz bunu. O zaman meziyetleriniz içinizde patlıyor, o zaman insan hissettiklerini, düşündüklerini anlatmak istiyor velev ki hiç tanımadığı kişilere. Neyse ki blog var, neyse ki eş dost var, neyse ki facebook var da bunlar bir nebze anlam kazanıyor, ancak neşeli fotolar taglendiğinde bir eylemin gerçekliği teyit edilmiş oluyor. Çünkü nasıl derler, ormanda kimse yokken bir ağaç devrilirse ses çıkmaz.

Neyse çok meşgul ettim bloğunuzu, adieu

Herbert dedi ki...

bir dakika, gitme gel. kimsin sen? son zamanlarda okuduğum en güzel yazıydı bu. gitme dur.

hirondelle dedi ki...

maslow piramidi'nde alt iki katmanın dışındaki her ihtiyaç kişisel mastürbasyonumuz aslında. evet bir entelektüel olarak da idame edilebilir hayat hödük olarak da neolitik dönem insanı olarak da. ama ebe örneğine katılmıyorum; yarın köye başka ebe gelir senin de varlığın sorgulanır olur. hem sen ebe değil de kırk çiftçiden biri de olsan o toplumun bir parçasısın zaten; vazgeçilmez diye birşey yok bence.
bu yorum da benim mastürbasyonum oldu...

Esin dedi ki...

boyle kitaplari elestirdigini soyleyen "icinizdeki okuze oha deyin" adinda bir kitap var, bunu da okumadim kisisel gelisim kitabi da okumadim, yorum yapamayacagim. Ama bazen mailimde "dunyaya umutla bakmak" adina hikayeler geliyor, usenmeyip okursam kisa sureli (okumayi bitirdikten sonraki 1 dk) pozitif bakabiliyorum hayata.

Restless Librarian dedi ki...

http://en.wikipedia.org/wiki/White_Collar_Boxing

OzlemPansiyon dedi ki...

yazi da, gelen yorumlar da cok guzel.

adsiz, hakkaten kimsin sen?
bana da gel:)

Horatio dedi ki...

Kac gundur suna bir cevap yazsam diye kivraniyorum ama kismet buguneymis.

Tabii ki cok dogru seyler, bu acidan katiliyorum fakat gormedigin ya da gormek istemedigin bir nokta var. Kisisel gelisim kitaplari, arasinda cooook buyuk fark olan iki kategoriye ayrilir aslinda. Bunu farketmek icin onyargilari biraz kirip herhangi bir kitapcinin kisisel gelisim kitaplari bolumundeki kitapari soyle bir karistirmak yeter (benim aklim kit oldugundan her iki turde de bol bol kitap almam gerekti bunun ayirdina varabilmek icin).

Birinci tur senin elestirdigin turdedir. "Herkes her seyi yapabilir, hersey mumkundur, sen de Mark Zuckerberg ya da Orhan Pamuk olabilirsin" der ve deli sacmasidirlar. Ikinci tur ise zaten mutsuz olan hayatimizi nasil daha tahammul edilebilir hale getirebilecegimizi anlatir. Bu ikinci tur kitaplar azinliktadir ve hatta bu turun icindeki cogu kitap da o kadar iyi degildir. Yani hepsini okuyup cok yavan geldigi de olur.

Bu kadar kestirip atma, bir sans ver sen Cuceloglu'na ;)