17 Ocak 2007 Çarşamba

Ürkek Kayak Postu

Gerçekten biraz ürkek bir post çünkü "şekerim geçen kayaktayken.." ekolüne girmekten korkuyorum. Ama madem blogun mantığı heyecan duyduklarımız paylaşmak, geçen haftasonunu yazmadan olmaz .

İlk kez geçen kış tesadüfen tanıştım kayakla. Sağolsun dodo ve bir başka arkadaş kendi zevklerini bir kenara bırakıp bana öğretmeye çalıştılar. Ben de millet 5 yaşında başlıyor, bu yaştan sonra benim kemikler pudra olmuştur, elinizde kalırım demedim girdim olaya. Halbuki burdan da anlaşılacağı üzere ne kış severim ne kar severim. Üşümekten de nefret ederim. Bence kış yazın kıymetini bilelim diye üretilmiş uyduruk bir süreç. Nasıl Yunus Emre düz odun taşıdıysa biz de lahana gibi kat kat giyiniyoruz yazın nimetlerini anlamak için. Ama içimdeki karşı konulamaz aktivite isteği ağır bastı napalım.

Bilen bilir kar sapanı adlı işkenceyle başlıyor kayak macerası. Gayet antikarizmatik görüntüyü bir kenara bırakırsak bacaklarda acısal geri dönüşleri oluyor bu pozisyonun. Ama diğer taraftan bacaklarınızı açarak gayet kontrollü bir şekilde istediğiniz yerden inebiliyorsunuz. Dodo yarım saatlik geniş kayak tecrübemin ardından beni normal piste çıkardığında bu nimeti daha iyi anladım. Zira pistin sonuna geliğimde düşmemek için bacaklarım nadia komanechi tadında yere paralel hale gelmişti. Hepsi güzel hoştu tabi, hele biraz biraz kaymaya başlayınca. Siste pisti kaybedip bolkara girişimi, sonra kayakları sırtlanıp umuda yolculuk gibi kara bata çıka yürüyüşümü anlatmıyorum bile. Neyse bir iki seferden sonra artık zevkle kayar hale gelmiştim ki sezon kapandı.

Hiç böyle bir şey yapacağım aklıma gelmezdi ama bütün yaz karı kışı iple çektim. Ama benim şansıma bu sene kar düşmedi, sezon da nerdeyse 1,5 ay geç açıldı. Zaten çöle düşsem ütü bulurum, voltron olsam d.tü olurum a dostlar.

Hülase-i kelam, sonunda fırsatı yakaladık ve haftasonu Kartalkayaya gittik. Çok neşeli bir ekiple geçen şahane 2 gün oldu. Arabayla (istemsiz de olsa) attığım ters burgulara da bir şey demediler, tiz sesten şarkı söylememe de. En sevindirici olan geçen sene öğrendiklerimi unutmadığımı fark etmekti. Düşe kalka sonra bir daha düşe de olsa artık daha zorlu pistleri keşfediyorum, hatta başkalarına bile yardım ediyorum :)

Asıl zor olan hamlanan kaslarımın acı çığlıkları arasında pazartesi işe gelmekti tabi.

Benim sınırlı kayak tecrübem genelde dorukkaya pistlerinde geçti, gayet profesyonel bir sistemleri var. Bu sene kartal otelin pistlerini denemeye kalktık, damağımızda kekremsi bir köy bakkalı tadı bıraktı :) Eğer benim gibi nerde saklarım onu diye düşünüp kayak almayanlardansanız kartal otelin kiralık kayakları özet olarak olmamış.

Bir de snowboardcuların bir kısmını (aslına bakarsanız TGM hariç hepsini) durdurup boardlarıyla dövesim var. Pistten bir geçtilermi arkada Dandanakan Muhaberesi olmuş gibi delik gedik bırakmalarına mı kızarsınız, yaradana sığınıp son sürat kenardan köşeden üstünüze sıçramalarına mı. Acemiyiz kardeşim, bir parça anlayış :))

Türkiye gerçeğinden kopup, herkes kayak yapsın gibi bir lümpenliğe düşmek değil niyetim. Asıl demek istediğim eğer atalet veya korku yüzünden uzak duruyorsanız kayaktan saçmalayın da gelin kayalım.

4 yorum:

dodo dedi ki...

Bu da yapılır mı Herbert kardeş, nasıl aklım kaldı anlatamam :(
Bir dahaki sefere kesin ben de varım

Herbert dedi ki...

Tabi bekleriz, sensiz tadı çıkmaz

Horatio dedi ki...

Ben de öğrenmek istiyorum şu kayak işini. Elimizden bir tutan olsa...

Herbert dedi ki...

Canım herkesin yapabileceği bazı şeyler var, yapamayacağı bazı şeyler var. Çok zorlama istersen :)