Gün1: Blogumuz üyeleri ile daha önce bir yazıda belirtildiği üzere Radyo Eksen Partisine gittik..İstanbul'a vardığım akşam olmasına rağmen yorgunluk belirtisi yoktu bende..Ama A Drinking Song'u çalmalarını gerçekten sabırla bekledim..Helldorado belki tek şarkılık bir grup değil ama konserine gidilmesi de elzem değilmiş..
Gün2: İstanbul'da yaşasam gün içerisinde mutlaka metroyu kullanmak isterim..Binlerce merdiven inmeme rağmen Ankara'dakinin o yapay havası yok orda..Sürekli ilerleyen insanlar,burdakinin aksine yürüyen merdivenin sağında bekleyip sol taraftan akıp giden bir kitle..İstanbul'un, bütün bu karmaşası içerisinde kendi düzenini yaratmış olduğunu düşünüyorum bazen..
Gün3: Akşam Horatio ile Şarabiye gittik..İstanbul'daki mekanların ortak sorunu hizmet anlayışlarının umursamaz olması ve içtenliğin fazla olmaması..Şarap iyiydi gerçi ama Pano ve Victor Levinin ortamını bulamadım açıkcası..Çıkışta yediğimiz yağmur da cabası oldu..
Haftasonu: Sabah banliyo trenine binip Bakırköy tarafına gittim..Çocukluğumun geçtiği yerler olması ve bir kaç akrabamın oturması dışında bir özelliği yok benim için..Düzensiz bir kalabalık var..Akşamüstü ise Herbert ile Beşiktaşımızdaki Kazan'da bira içtik..Gönül isterdi ki biradan sonra İnönü'de maç izleyelim ama oradan çıkıp gittiğimiz Arnavutköyde yediğimiz balıklar da güzeldi doğrusu..
Pazar günü öğlen Horatio ile kahvaltı edecek bir yer arıyıp kendimizi Galata'da World House Hostelda bulduk..İlginç bir yer..Hostel olarak konaklamak ilginç olabilir ama kahvaltı için pek tercih edilecek bir yer değil gibi..Akşam ise Bahçelievler'de bir ocakbaşında et pişirirken buldum kendimi..Et yemekten ve içki içmekten sıkılmamı önleyen muhabetin önlenemez hatrıydı sanırım..
2 yorum:
İstanbulun kendi düzenini yarattığı en süper yer kontrolsüz kavşaklardır bir de.
Rüya Bilmecesi adıyla dilimize çevrilen filmi ben de çok sevmiştim bu filmin aşağıdaki şu güzel diyaloguna rağmen eternal sunshine of spotless minds'ı daha çok sevdim ben.
"stéphane - why me?
stéphanie - because everyone else is boring."
havanın hala güzel olmasına gelince,benim şaftım kaydı artık soğusun şu havalar da kendimize gelelim.devamlı bi bahar yorgunluğu..
rica ederiz ne demek,sen gene gel,bu sefer gitmem gittim istanbuldan ama tedbili mekanda ferahlık bulmak içindi,sen geldin diye kalkmadım yani Mr. TGM...
Hostelde yan masamızda oturup sürekli bir şeyler yiyen mekan sahibi Tahir Abi'yi unutmayalım.
T.A:-Olum bana bir çorba getir!
T.A: Gazeteyi okuyor musunuz?
Biz: Evet.
T.A:-Lan bizim Milliyet nerede aloo?
Yorum Gönder