11 Ocak 2007 Perşembe

Modern hastaliklar

Geçen pazar Radikal 2'de aşağıdaki yazıyı okudum.
 
İMDAT!
Her şeyi ama her şeyi gösteriyoruz. Pişirdiğimiz yemekleri, büyüttüğümüz çocukları, dizdiğimiz boncukları, karımızı, kocamızı, sevgilimizi, yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi, eğlencelerimizi, dostluklarımızı, kutlamalarımızı, düşündüklerimizi, isteklerimizi, arzularımızı, hayalkırıklıklarımızı... Her şeyi ama her şeyi... Herkesin elinde kendi isteğiyle edindiği bir büyük birader gözü, sadece kendimizi gözetlemekle kalmıyor, başkalarının da bizi gözetlemesini istiyoruz. Üstelik, göstermek istediklerimizi, başka gözlerin onları görmesini istediğimiz bir biçimde üzerinde oynadıktan sonra piyasaya sunuyoruz. Başka bir deyişle, başkalarının beğenisini önceden hesaplıyor, ona göre kelimeleri, görüntüleri ve sesleri seçiyoruz. Merak ediyorum da, eskiden de insanlar gözetlemeye ve gözetlenmeye bu kadar hevesli miydi? Birkaç yüzyıl evvel dijital kameralar yahut webloglar yoktu, evet. Fakat buna benzer bir gösteri mekanizması orta sınıf hayatına bu denli hakim olmuş muydu hiç? Kafamda pek çok soru var. Neyi göstermeye çalışıyoruz? Neyi kanıtlamaya çalışıyoruz? Salt "bildiklerimi ve yaptıklarımı paylaşmak istiyorum" naifliğiyle açıklanamaz bu durum. Saf ve iyi niyetli bir paylaşma isteği ile karşı karşıya filan değiliz, hayır. Basbayağı birbirimize zarar veriyoruz. Nasıl mı? Başkalarının sahip olduklarını gördükçe, başka arzuları kendi arzularımızmış gibi algılıyoruz. Kendi isteklerimiz ve arzularımız bizim olmaktan çıkıyor, samimiyet pusulamız bozuluyor. Böyle bir yanılsamanın içinde gerçekdışılığa doğru sürükleniyoruz. Tercümesi: Beklentilerimiz, isteklerimiz, hedeflerimiz, yaptığımız işle ilgili düşündüklerimiz... Hiçbiri aslında bize ait değil.
Tüm bunların farkındayım ama yazmaktan ve eleştirdiğim şeyi yapmaktan gene de kendimi alamıyorum. Neden? Göstere gözetleye içine düştüğümüz toplu sapıklık halini normalmiş gibi algılıyoruz da ondan. Tüm bunların üstüne Time dergisi "Yılın adamı: Sensin!" diye kapak yapıyor. Gördüğüm zaman şaşırmadım aslında. Öyle ya, en çok değer kazanan şirketleri bir düşünsenize: Google, Youtube, Facebook... İnsanların bilgisayar başına geçtiği vakit hayali bir hayran kitlesine hitap ettiğini sanarak egosunu hasta ettiği, kendini sanal bir dünyanın yegane yıldızı olarak hissetmesini sağlayan sunucular bunlar. Anlaşılan yatırımcıların çoğu insan psikolojisini iyi biliyor. Yeni zayıf noktalar keşfedildikçe (ve hatta icat edildikçe) buna uygun projeler üreten şirketlere oluk oluk sermaye desteği akıtıyorlar. Slovay Zizek sinemanın insanlara nasıl arzu duymaları gerektiğini dikte ettiğini iddia ediyor haklı olarak. Artık orta sınıf sadece sinema aracılığı ile değil birbirlerinin hayatını gözetleyerek ve kendi hayatlarını afişe ederek, arzu duyma mekanizmalarının iradesini bu şirketlerin eline çoktan emanet etmiş durumda. Asıl ironi, gerçekdışılıktan doğan "yeni gerçek" olguların giderek hakimiyeti ele geçirmesi şeklinde tezahür ediyor. Söz konusu hastalıklı haller giderek günlük ilişkilerimizin her boyutuna ince ince sızıyor. Üstelik gitgide artan bir biçimde. Açıkası bu yeni sapıklığın "neo-gerçeklik" haline dönüşüyor olmasından çok endişe ediyorum. Midemde bir el yumruk olmuş sürekli beni içeriden dürtüklüyor. Galiba topluca çok fena bir kabus görüyoruz: Uyanmak istiyorum! FULYA APAYDIN: Brown Üni.
 
Bu yazıyı okuduktan sonra "Acaba blog yazmak bir teşhircilik mi? Hayali hayran kitlesine hitap mı ediliyor? Teşhircilik insanların zevk aldığı bir şey mi? Bütün bunlar hastalık sayılır mı?" gibi sorular üzerine kafa yorarken bugün Milliyet'te çıkan şu haberle ve referans gösterdiği New Scientist yazısıyla konunun sadece bloglarla sınırlı olmadığını farkettim.
 
Blog streaking Revealing secrets or personal information online, which for everybody's sake would be best kept private
Crackberry The curse of the modern executive, not being able to stop checking your BlackBerry even at you grandmother's funeral
Cyberchondria A headache and a particular rash at the same time? Extensive online research tells you it must be cancer
Egosurfing When "just checking" gets out of control
Infornography You're beyond being a healthy "infovore": acquiring and sharing information has become an addiction for you
You Tube narcissism Not even your closest family want to see hours of your holiday videos
Google-stalking Snooping online on old friends, colleagues or first dates
MySpace impersonation Many of us pretend to be someone we're not when we are online, but some will pretend to be a well-known figure
Powerpointlessness One too many flashy slides
Photolurking Flicking through a photo album of someone you've never met
Wikipediholism Excessive devotion to a certain online collaborative encyclopedia.
 
Evet, bu modern hastalıklardan sizde hangileri var?

5 yorum:

Herbert dedi ki...

Bu modern hastalıklar kısmı mantıklı, bende de var bir kısmı. Ama kaçınılmaz olduğunu da kabullenmeli, zaman değişiyor, hayatlar değişiyor, insanlar ve koşullar da değişmeli.

Benim asıl takıldığım Radikaldeki yazı. Haftasonu ben de okudum ve saçma buldum. Can Dündar ekolundan geliyorum dörtnala tadındaki bu romantik devrim yazıları beni çok sıkmış durumda. Mevzu yeni değil insanlar her zaman birbirlerinin hayatlarını merak ettiler, sadece zaman değiştikçe araçlar değişti. Böyle alışamadım modern zamanlara duruşu bence çok samimiyetsiz isteyen gidip datçaya yerleşip doğayla içiçe yaşayabilir kimseye dur demeyiz. Daha da önemli soru madem kişisel durumları başkalarıyla paylaşmak bu kadar korkutucu Fulya hanım neden bu yazıyı yazıp bir de gazeteye bastırıp milyonlarla paylaşmış?

melontheroad dedi ki...

blog streaking var ki bu bloga yazı yazıyorum.google-stalking de var,herkese google yapabilirim.wikipediholism de var galiba,bir de eksiyse hele tadından yenmiyor.
horatio bir hastalık daha eklemek istiyorum özellikle senin için,
commentmania:blogunu soruyla bitirerek yazıya çok comment toplama hastalığı.

sizce yeni hastalıklar neler olabilir?

Mr.TGM dedi ki...

Bende atalet hastalığı var,tıp literatüründeki adıyla TGMphobia..

Horatio dedi ki...

melontheroad,

commentmania sizden bana bulaşmış olmasın sakın. şu yazınızda okura sormadınız mı, arkadaki vokalistler kim diye. lütfen polemik yapmayalım. blog kardeşliğimizi bozmayalım.

melontheroad dedi ki...

bugünkü radikal2'de bu yazıya cevap yazmışlar.