çocukkenki arabamız. yurtdışında renault 12 break diye bilinirmiş. bizimki koyu lacivertti, o rengin resmini bulamadım. az önce yoldan geçti bir tanesi. flashbackler şelale oldu bende tabi. gece gezmelerinden dönerken o 3 kollu uyduruk kalorifer bir türlü ısınmadığı için abimle civciv gibi birbirimize sokulup ısınmaya çalışmalarımız, kim kimin omzunda yatacak mücadelesi, uzun yolda o 2 oda 1 salon arka koltuğun ikimize dar gelmesi, babamın sağa çekip ikimizi de bırakma tehditleri, babamın işyerinin bahçesinden topladığımız japon elmalarının hep koltuğun arasına kaçması, el frenini el birliğiyle 3 kişinin anca indirmesi, yazın koyu renkle birlikte fırına dönen arabada geçirdiğim havaleler, o çıkabilen böbrek şeklindeki iç kapı kollarını abimin güneşte akkor kıvamında ısıtıp ensemden içeri atması, abimin çenesine yapıştırdığım ve hala izi duran çakmağı, mutlaka pötibör biskuvi olan torpido gözü, babamın eklettiği mekanizmayla içeriden açılan teleskobik radyo anteni, kamyonları sollarken el sallama çabaları...
hiç ama hiç yolda bırakmadı bizi. kara kızım diye severdi babam. şimdi nerde acaba.
hiç ama hiç yolda bırakmadı bizi. kara kızım diye severdi babam. şimdi nerde acaba.
not: çok fena cezmi ersöz oldum ben de kusura bakmayın.
6 yorum:
Çeneye araba çakmağı yapıştırmak mı? yuhh! :)
Bizim de fosforlu yeşil bir murat 124ümüz vardı ben küçükken. Sanırım o renk, hatayla üretilmişti ve bir tek bizde vardı. ben başka görmedim hiç :) bir kız çocuğu için oldukça eğlenceli bir durumdu tabii ama hala anlamıyorum bizimkiler nası gidip öyle bi şey almışlar :)
bu cezmi ersöz de nerden çıktı herb..
bizim ilk arabamız mavi bir vosvostu,çok severdim ama hep yolda kalırdık.bir keresinde annem,ben ve bir arkadaşı ankarada pavyonun önünde kalmıştık da,bir dolmuşçu bizi eve(bizim eve) kadar çekmişti.sonra onu sıfır toros'la değiştirince,annem ve babam çok sevinmişti,ama ben çok üzülmüştüm mavi kaplumbağa gitti diye.
benim cocuklugumun arabasi da ayniii!! adanadayken biz babamin arabasi bundandi ama siyahti rengi!! adana 45 derece araba siyah, cok afedersin basim gotum piserdi.
siteyşın reno olarak bilinir bu. o zamanlar tr'de fazla araba modeli olmadığı için herhalde, bizimkisi de siteyşın reno idi. sonra aynı arabaya siyah tampon takıp, Toros demişler idi. Toroslar 2000de filan üretimden kalktı, yerini Clio aldı.
bizim ilk reno turuncuydu, bi gün beraber fotoğrafımızı göstereyim.
bizim de murat 124ümüz vardı krem rengi. sefil bi şey. hafta sonları pikniğe giderdik biz Uludağ'a, fonda hep futbol maçı anlatan bi adamla. ondan sebep belki futbol izleyemez oldum. jilet olmuştur heralde şimdiye arabacağız, belki farkında olmadan traş bile olmuş olabilirim muratla. :)
Degerli arkadaslar size Kanada'dan yaziyorum. Cocukkenki arabamiz.... diye baslayan yazi beni cok duygulandirdi. Hikaye bizimkiyle o kadar ayni ki anca bu kadar olur. Fazla ekleyecek birsey yok. Bizimki de 1976 sari renkli bir SW'ydi. Bir ilginc nokta da 1997'de santiyede meslek hayatima basladigimda firmanin bana verdigi araba da bir SW Toros'tu. (20 senede cok fazla birsey degismemis). Konforsuz, takur tukur bir arabaydi ama bu memleketin yukunu cok cekti bu arabalar. "Bu arabayla nerelere, hangi daglara cikmadik ki?" lafini mutlaka birilerinden duymussunuzdur. Son derece saglam bir yapisi ve basit ama dayanikli ve sorunsuz bir motoru vardir. Elestrililecek cok yani var belki ama benim en buyuk elestirim onden cekisli bir arabaya hangi akla hizmet yan degil de duz sekilde bir motor yerlestirilmis olmasi. Bu yuzden motor ve sanziman agirlik merkezi biraz arkaya kaymis ve on tekerleklere yeteri kadar yuk binmedigi icin yokus yukari toprak yollarda patinaj sorunu yasanmistir. Herseye ragmen sadece Turkiyede degil dunyanin pek cok yerinde takdir edlimis bir arabadir.
Hepinize sevgi ve saygilar.
Yorum Gönder