30 Mart 2010 Salı

Böyle gollerimi açaydım iki yana, gitme diyeydim

Onu ilk gördüğümde belinden yukarısı çıplaktı ve soğuk bir metal plakaya yaslanmıştı. O zamanlar metal plakanın soğuk olduğunu daha bilmiyordum. Beyaz önlüklü adam metalin diğer tarafında bir şeyleri kurcalıyordu. "Derin bir nefes al ve tut" dedi. "Tamam, giyinebilirsiniz."

"Merhaba" dedi "ben Herbert". Merhaba siz de mi? Evet evet ben de. Hastaneye gittiniz mi? Yok daha gitmedim, siz? Ben yarın gidicem Numune'ye.

Üstümü çıkardım, gittim yapıştım metal plakaya. 2003'ün Temmuz ayıydı.

Ankara'da yaşayan efendi bir çocuktu. Görev yerlerimiz açıklandığında verilen zarftan Ankara çıkmasına şaşırmadı. Tüm Ankara'da yaşayanlar gibi, üniversiteyi de işi de eşi de Ankara'da bulmak isteyenlerdendi.

Beni İzmir'e verdiler.

2006'da geçici görevle İstanbul'a geldi. Sevdi bu şehri, tekrar Ankara'ya dönmek istemedi. Ben o sırada görevden ayrılıp İstanbul'da tek başıma yaşamaya başlamıştım.

Kuzeni vardı, öğrenci. Onunla aynı evde kaldılar bir süre. Mahalleyi çok sevdi ama arabasını park edemedi. Kuzeni çok sevdi ama evi beğenmedi. Ben tek başıma yaşamaktan sıkıldım.

Beraber ev tutmaya karar verdik. Mahalle mahalle, apartman apartman gezdik. Tüm ihtiyaçlarımıza cevap veren bir ev kiraladık. 2007'nin Ekim ayıydı.

Eve bol bol eşya aldık.

Evde yemeye başlayınca kilo aldık.

Buzdolabının kapağını sökemedik.

Evde iki bekar herif olmanın tadını çıkardık.

Temizlikçiye vileda sapı aldık.

Bir süre sonra Ikea mobilyalarımız pörtlemeye başladı.

Bir ara Herbert yalnız kaldı.

Sonunda kendi evini aramaya karar verdi.

Ve bulduğu zaman gitti. Beni burada tek başıma bıraktı.

Kapım her zaman açık tabii ki ama ne demişler:
You can't go home again.

boşuna süper demiyorlar

29 Mart 2010 Pazartesi

aleykümess

Merhaba Herbert,

Sharon Molders seni Facebook'ta arkadaşı olarak ekledi. Facebook'ta arkadaş olabilmeniz için Sharon'u tanıdığını onaylaman gerekiyor.








Sharon, "SELAMUNALEYKÜM." diyor.



Hem sharon hem müslüman, daha ne isterim ki??

19 Mart 2010 Cuma

biliyordum bugünün geleceğini, veriyorum istifayı


From: Mrs Elizabeth Hassan
Sent: Thu, March 18, 2010 3:11:03 PM
Subject: hello

hello.

I hope that this e-mail has reached you in the right frame of Mind.

I am Mrs. Elizabeth Hassan, I am suffering from a cancerous ailment. When my late husband was alive he deposited the sum of Ј10.8 Million Great Britain Pounds Sterling which were derived from his vast estates and investment in capital market with his bank here in UK.

I have decided to donate this fund to you and want you to use this gift which comes from my husbands effort to fund the up keep of widows, widowers, orphans, destitute, the down- trodden, physically challenged children, barren-women and persons who prove to be genuinely handicapped financially.

Please contact me on this email: mrselizah1@live.co.uk for further
information.

Sincerely,
Mrs. E. Hassan.

to do list

* Ev bulma yazısı yaz

* Taşınma yazısı yaz

* Özlem'e Barcelona yazısı yaz

* Beyaz eşya mobilya yazısı yaz

* "Escape from Ikea"-The Nightmare Did Not End yazısı yaz

uçan spagetti canavarının inayetiyle olacak hepsi olacak..

15 Mart 2010 Pazartesi

10 Mart 2010 Çarşamba

Dün Gece Sen Uyurken İsmini Fısıldadım

Çok sevgili bir büyüğümüz bir gün bana şöyle demişti: "Sen sen ol doğuma bir hafta kalaya kadar çocuğunun ismini kimseyle paylaşma, hatta mümkünse doğurduktan sonra paylaş." Ne kadar haklı olduğunu şimdi anlıyorum.
Bizim çocuğun kız olacağı bekleniyordu, neye göre kime göre bilemiyorum ama herkes sanki ultrasonda kız çıkmış da ben erkek doğurmuşum gibi ilk cinsiyet belirlendiğinde erkek olduğuna pek bir şaşırdı. Annem hariç, sadece onun içine erkek doğuyordu. Ben ise hiçbir şey hissetmiyordum, ama diğer herkes kız diyordu.
Suratım kız suratıymış da, ben de kız doğuracak tip varmış da (çirkinleşmişsin demenin kibarcası işte) annemin ve teyzelerimin hep kızı varmış da...gibi gibi bir sürü mesnetsiz şeye kendilerini inandırmışlar, gerçekleşmeyince de üzüldüler. Anlamadım gitti.
Neyse bu kız olacak, kesin kız sallamaları arasında ister istemez bir dolu kız ismi geldi aklımıza tabi, ama erkek ismi 1 veya 2 tane onlar da iç güveysinden hallice. Erkek ismi zor işte.
Herkes de soruyor, eee ne koyacaksınız, ben bilsem, bir bilsem ama bilsem de söylemem valla.
İçinde Türkçe karakter olmasınmış, unisex olmasınmış (hanım bey demesek bu da bir sorun olmayacak aslında), iki ismi olsun beğendiğini seçsinmiş (ya ikisini de beğenmezse, beğenmediği bir isim olacağını iki isim olacak).
Bir kere herkesin söylediğin isimde tanıdığı bir O... çocuğu kesin var. Herkesin sevdiği ve şanslı olduğuna inandığı bir Y'si var ve hepsi de bunları belirterek yorum yapmaya bayılıyor. Serkan'lar çok sorumsuz oluyormuş da Murat'lar çok şanslı olurmuş da, Savaş'lar sevilmezmiş de...Bıdı bıdı bıdı...
Sonra isim buldun diyelim, anlamı da çok önemli, mesela ben çocuk olayı ortada yokken anlamının kırbaç olduğunu öğrenene kadar Berke ismini çok severdim.
MOS da takmış çocukla okula başlayınca dalga geçmesinler düzgün isim koyalım. Hepsi boşa ne koysan dalga geçecekler veya bir kimlik yapıştıracaklar. Ali koysan Alevi ismi diyecekler, Baran koysan Kürt ismi diyecekler, Murat koysan koyuyum da tur at diye dalga geçecekler.
Bir de moda isimler var. 10 yıl sonra aynı sınıfta binlerce Ege, Kuzey, Rüzgar veya Ezel olacak mesela.
İşten bir arkadaşımın adı aslında X'miş ama amcası Y olsun istiyormuş. Babasının işi çıkmış nüfusa gidememiş, amcası gitmiş nüfus cüzdanını çıkartmaya ve çocuğun ismini Y yazdırmış. Ailesi de ne yapsın çocuk okula başladığında sorun olmasın diye çok istedikleri halde X diyememişler, Y olmuş çocuğun adı.
Aklıma bir isim geldi ama MOS dışında kimseye söylemedim, o da ağzından kaçırmazsa ve koymaya karar verirsek gerçekten kimseye söylemeyeceğim.

5 Mart 2010 Cuma

Kitaplarım ve Ben

Herb şu anda Barcelona'da fink attığından ve giderken bir de horhor'u internetsiz kapı dışarı koyduğundan, kim olduğu unutulan TGM de yıllardır buraya uğramadığından blog biraz başı boş kalmış. Yayınlanmayı bekleyen yorumlar, güncellenmemiş yazılar...

Ben de nereye varacağı belli olmayan ve her izlediğim bölümden sonra eeee niye izledik ki şimdi dememe sebep olan Lost'un son sezonunun son bölümüne yan gözle bakarken bloga biraz ilgi göstereyim dedim.

Öğrencilik iyi para kazandıran bir meslek olsa ben kesin öğrenci olurdum ömür boyu. Hamileliğin en iyi yanlarından biri de bu oldu. Öğrenciliğe geri dönmüş gibi oldum.

Emre Altuğ yeni anne olan eşi için "Hamileyken bir üniversite bitirmiş kadar kitap okudu." demiş. Bunu duyan MOS benim karım kadar kimse okuyamaz yorumunu yapıştırdı hemen. Zaten habire yastıkların altından çıkan, koltuğa oturduğunda totosuna batan kitaplardan şikayetçi, sadece hamilelik kitapları değil, daha şimdiden çeşitli çocuk yetiştirme kitapları okuduğuma da kızıyor. Kolejlere hazırlık kitaplarına başlasaymışım da anca kendim hatırlarmışım onları çocuğu çalıştırıncaya dek.


Oysa okuduğum ana kitaplar her hamilenin okuduğu kitaplardan farklı değil:

1. Bebeğiniz Beklerken Sizi Neler Bekler? (What to Expect when you are expecting?): Hamileler için bir klasik. Adı üstünde 9 ay boyunca ne gibi durumlarla karşılacağınızı anlatan ve nelerin normal nelerin doktorun aranması gerektiği durumlar olduğunu anlatan bir kitap. Ben kendim Türkçesini alınca, bir arkadaşım da İngilizcesini hediye edince iki tane olmuş olabilir ama sınavlardan önce de tekrar yapardım ben, pekiştirmenin kime ne zararı var allahaşkınıza.

2. The Mother of all Pregnancy Books: 1. kitap kadar olmasa da yine de faydalı ve daha detaylı tıbbi bilgiler içeren kitabım. mom-to-be'de çok ucuza görünce aldım ne yapayım?

3. Anneee!Anne Oluyorum: Okuduğum en komik, en duygusal, en gerçekçi, en samimi hamilelik günlüğü kitabı. Ayşe Aydın hafta hafta yaşadığı hamilelik belirtilerini roman gibi öyle güzel anlatmış ki, bir yandan bir an önce okuyup bitirmeyelim diye hızlıca okuma isteğiyle bir yandan da hayır yavaş yavaş her hafta içinde bulunduğum haftayı okumalıyım duygularıyla çeliştim durdum. Şu anda kitabı 5 kere falan okumuşumdur herhalde. Yazarı Ayşe Aydın'ın ikizlerinin ilk yıllarını anlattığı kitabını ben doğurmadan çıkarmasını diliyorum.

4. Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakım Kitabı: Bebek hemşiresi Ayşe Öner'in kitabı. Bunda da hamilelik egzersizleri, bebek odası hazırlığı, bebek masajı, bebek bakımı, ilk yardım...gibi bir sürü konu var. Ayşe Öner'in kursu da var, oraya da gitmek istiyorum ama henüz fırsat bulamadım. MOS'un da benle gelmesi gerektiğini söyleyecek oldum da demediğini bırakmadı. "Annelerimiz kursa mı gitmiş, bebeğin kursu mu olurmuş." Ben de "Sen gelmezsen babası nerde diye soranlara babası belli değil, sperm bankasından hamile kaldım derim" dedim de en azından kendisiyle ilgili olan derslere katılmaya razı olur gibi yaptı.

5. Sabiha Paktuna Keskin'in tüm kitapları: Bu doktoru ilk önce bir şirket toplantısında tanıdım ve hayran kaldım. Öyle işkembeden sallayan doktorlarla alakası yok. Kadın sunumuna kendi evinde yaşadığı ve aslında anne-babalara çocuklarınıza yapmayın dediği şeyleri yaparken yakalandığı bir videosunu koymuştu. Bundan iyi örnek mi olur.
Takip ettiğim internet siteleri, bloglar ve diğer kitaplar ise tamamen çerezler...