30 Temmuz 2008 Çarşamba
modern sabahlar
27 Temmuz 2008 Pazar
Ahhh Cansu!
Dr Horrible's Sing-Along Blog
Müthiş insan Joss Whedon’un yeni projesi, geleneksel TV’nin ölüşü IPTV’nin doğuşuna selamı. Müzikal, online mini dizi. Başrolde How I Met Your Mother’dan Neil Patrick Harris ve Joss Whedon’un niye mokunda boncuk bulduğunu bir türlü anlayamadığım Nathan Fillon var. İnternette 15er dakikalık 3 bölüm halinde yayınlandı, yakında da DVD halinde çıkacakmış. Yazarlar grevi sırasında yemek masasında müthiş insan Joss Whedon ve kardeşlerinin aklına gelmiş fikir. Önce ufak bir fikirken sıkıntıdan bu hali almış.
Neil Patrick Harris stajyer kötü adam yardımcısı rolünde, bir video blog tutuyor. Aşık olduğu kadın ve baş düşmanı Hammer. Müthiş insan Joss Whedon’ın müzisyen tarafı zaten biliniyordu, Firefly’ın jenerik şarkısını kendisi besteleyip söylemişti. Müzikal sevgisi de malum, Buffy’nin müzikal bölümü de hala akıllarda.
Şarkılar gerçekten çok güzel, sözler çok akıllıca yazılmış. Arada çok şahane espriler de var, çok güldüm ben. Ama sonu insanı bir tuhaf yapıyor. Beklenmeyen bir kroşe. Neil Patrick Harris çok başarılı, sesi de pek güzelmiş ayrıca.
Bence izleyin ben çok eğledim, arada döner izlerim bunu. Devamı gelecek deniyor, müthiş insan Joss Whedon Buffy ve Serenity de olduğu gibi ufak projeden büyüğünü üretmeyi sever. Ama öncelik yeni dizisi Dollhouse'daymış.
25 Temmuz 2008 Cuma
5 yılın muhasebesi
İlk yıl İstanbul'a ve çalışmaya alışmakla geçti.
İkinci yıl içinde askerlik yaptım.
Üçüncü yıl askerlik sonrası normal hayata uyum ve toparlanma yılı oldu. Bu sırada ilk işimi sevmediğimi anladım ve iş aramaya başladım.
Dördüncü yılın başında iş değiştirdim. İş değişikliğinden sonra önceki 3 seneyi bomboş geçirdiğimi farkedip etkinliklere katılmaya, kurslara gitmeye ve gezmeye başladım.
Beşinci yıl kendimi bulduğum ama bulmamla birlikte sıkılmaya başladığım bir yıldı.
Tanrıya şükür bu beş sene içinde büyük bir sıkıntım olmadı.
Dün akşam beş yılı düşünürken aklımdan geçenler bunlardı. Ancak, bu beş sene içinde çok önemli bir görevi yerine getirmediğimi farkettim ve çok utandım. 6.yıla bu eksiği gidermeye çalışarak başlayacağım. Ne olduğu şimdilik bende kalsın.
24 Temmuz 2008 Perşembe
20 Temmuz 2008 Pazar
viva la vida loca
Albümün temposunu şöyle özetliyebilirim: genel standartlara göre sakin, coldplay standartlarına göre ohh disko disko. Sadece piyanodan oluşan ve hadi kardeşim öbür tuşa da bas artık durağanlığındaki şarkılardan sonra bu sefer büyük bir orkestra var, yaylılar falan. Bir de benim sağırlığımdan olabilir ama yer yer 80'ler popundan etkiler var bariz. Hatta bazı şarkılar 80'lerdeki gençlik filmlerinin tema şarkıları gibi. Hani gencimiz dansçı/sporcu/şarkıcı olmak istiyordur da etrafındakilerin engellemelerine ve son dakkadaki sakatlığa rağmen dansçı/sporcu/şarkıcı olmak için prova/antrenman/provalara ağırlık verir. İşte o prova/antrenman/provaların hızlandırılmış terli montajlı görüntüleri sırasında arkada çalan şarkılardan var birkaç tane albümde. Ben özellikle viva la vida'yı beğendim. Tavsiyelerimle..
Not: düğün yazısını melona bırakıyorum, ya da horatio'ya ya da kimse artık. Bende hiç resim yok doğru dürüst, kuru kuru yazmayalım.
18 Temmuz 2008 Cuma
yaratıcılığın zorlanan çığırları
Muzaffer İzgü’nün çocuk romanı “Hayri Potur Harry Potter’a Karşı”, Bilgi Yayınevi tarafından yayımlandı.Yayınevinden yapılan açıklamada, çocukların “yazar dedesi” Muzaffer İzgü’nün, tüm ünyada satış rekorları kıran Harry Potter serisinin kahramanı Harry’e rakip, yepyeni bir kahraman olan Hayri Potur’u kaleme aldığı bildirildi.Açıklamada, Hayri Potur’un, Harry Potter gibi sihirli güçleri bulunmadığı, geniş bir hayal gücüne sahip olduğu belirtildi.
Çalışmalarında yerli motifleri kullanarak Türk çocuklarına hitap etmeyi tercih eden İzgü, daha önce “Süperman İstanbul’a düştü” isimli bir başka öyküyü de kaleme aldı.
Kendin yaratmak yerine varolanı eleştirmek. Spor yapmaktan anladığı, 150 yaşındaki spor yorumcularının göbeklerine kaşıyarak "o topa öyle vurulmaz ali sami" demelerini izlemek olan yalnız ve güzel yurdumun edebiyattaki mottosu da bu kaçınılmaz olarak.
15 Temmuz 2008 Salı
14 Temmuz 2008 Pazartesi
Başına 2 koy, çevir...
Cengiz Bey köşesinde demiş ki:
Hemen 2 0532 556 XXXX diye kendi numaramı çevirdim!
Çalıyor. O zaman ben de dinleniyorum ha?..
Ama benimkini açan olmadı!
Ha bire numarayı çeviriyorum çalıyor ama karşıdan tık yok.
Beni dinleyen galiba beni sevmiyor, konuşmak istemiyor...
Başına 2 koy, çevir...
Başına 2 koy, çevir...
Dünden beri herkes bunu deniyor, geyikler dönüyor...
Beyefendi bir de sormuş:
Şimdi bunlar kamera şakası değilse, biri kafa bulmuyorsa nedir, birileri açıklar mı acaba?
Cengiz abi sen ne zaman bi şey istedin de yapmadık. Ben hemen açıklayayım. Sen kendi numaranı başına 2 koyup aradığında operatör kendi sisteminin çalışma mantığına göre sadece ilk 7 rakamı dikkate alıyor, böylece sen de Turkcell içi arama yapıp 205 32 55 numaralı zavallı vatandaşı aramış oluyorsun. Senden önce kim bilir kaç kişi bu numarayı aradığı için zavallı adam açmıyordur artık tanımadığı numaraları.
Ben de bir fw zinciri oluşturmak istiyorum. Bu sefer numaranın başına 2 değil 444 koyup çevirsinler.
11 Temmuz 2008 Cuma
What’s The Matter McFly… Chicken?
Geleceğe Dönüş 2'de 2015 yılına giden Marty'e profesör şu alttaki ayakkakabıları veriyordu. Hatırlarsınız ayakkabı ayağı girergirmez bağcıklar otomatik bağlanıyor ve Nike yazısı ışıklanıyordu.
Efendim meğersem o zamandan bir takım sübyanın gönlüne bir ateş düşürmüş bu potinler. Yıllardır bunun piyasaya sürülmesi için imza toplarlarmış. Sonunda da Nike yöneticileri başımızın gözümüzün sadakası diyerek sınırlı sayıda da olsa bu ayakkabıdan, Nike Air McFly adıyla üretmeye karar vermişler de prototipin resimleri internete düşmüş.
Görüldüğü üzere pek de benzemiyor esasen. Serinin hastası olsam da ben giymem şahsen böyle alttan mor ışıklı modifiye doğan slx görünümlü ayakkabı, yürüyen pavyon derler adama. Ama seveni vardır beğeneni vardır, haber vereyim dedim.
Ama asıl güzel haberi sona sakladım: Delorean de yeniden seri üretime geçiyormuş!!!! Almazsam ne olayım. Alamazsam da benim arabaya taktırırım bu kapılardan..
10 Temmuz 2008 Perşembe
Hadouken
6 Temmuz 2008 Pazar
Ses
Beni tanıyanlar bilir, yaklaşık 6 aydır saçımı kestirmeyip bir Chuck havası yaratmaya çalışıyorum. Zaten arabam da Yaris. :)