Eskişehir günlerinden bir fotoğraf.
"Danny,I'm coming"


Ev arkadaşım olan göbekli şahıs kendini bir spor merkezine üye olacağı yalanıyla avutadursun ben kilo verme ya da en azından daha fazla kilo almama konusunda iyi gidiyorum. Aylardır 83 kilo olan ben sonunda tartıda 81,5 kiloyu gördüm. Tamam 1,5 kilo hiç bi şey değil. Ama 84-85 olmadığıma da şükretmem gerek, çünkü yiyiyorum.
Kiloya dikkat etme konusu başlarda az sinirimi bozmadı. 20 dakika 8km/s hızla yapılan bir koşu yaklaşık 200 kalori yakıyor, bu da 2 dakikada mideye indirilen bir gofret ile aynı. Ya o gofreti yemeyeceksin ya da yersen gidip bantın üzerinde 20 dakika harcayacaksın.
Aslında avcılık-toplayıcılıktan sonra geldiğimiz bu nokta çok kötü: günde saatlerce hareketsiz otuyoruz, sonra da bu anormal durumu dengelemek için yemeden içmeden kesiyor, mini mini gofret paketlerinin kalori tablolarına bakıyor, spor salonlarında saatlerimizi harcıyoruz.
Bence kilo insanın kendine yakışanı giymesidir.
Melo ne zamandır albüm yazmadın deyince aklıma geldi. Foo fighters'ı ne zamandır tavsiye edeceğim unutuyorum hep, aylar oldu. Sulandırılmamış, yakası paçası yerinde gümbür gümbür bir rock albümü echoes, silence, patience, and grace. Tarzı sevenler hala dinlemediyse tavsiye ederim. Devrimsel bi şeyler yapmamışlar belki ama bütün şarkılar yerli yerinde, hele ki The Pretender.
Geçen perşembe, bünyemin geyik kısmının öbür yarısı olarak gördüğüm şahane insan, bana "o kadın" filminin galası için 2 davetiye verdi. o an müsait olan ve arkadaşı da tanıyan kişi olarak horatio'yu çağırdım. önce olur dedi, sonra daha hevesli başka bir arkadaşa sattı davetiyesini. bir bildiği varmış taklacı güvercinin.