"lapa lapa kar yağsın" diyen insanlardan hoşlanmıyorum.
"dışarıda pıtır pıtır kar yağsın ki ben penceremin kenarında sıcak çikolatamı yudumlayıp kitabımı okurken usul usul seyredeyim" diyen insanlardan nefret ediyorum.
"kış mevsimini daha çok seviyorum, ne öyle yazın sıcağı" diyen insanların sırtlarında birer birer budaklı meşe sopası kırmak, kırk katır mı kırk satır mı karar veremeyip her ikisi de demek istiyorum.
"bence kar yağınca şehir beyaz bir örtüyle kaplanıyor, bütün günahlarından arınıp gelinlik giymiş gibi oluyor" diyenlerin bu yeryüzünden tamamen silinmelerini, sürüm sürüm sürünmelerini, bi araba sopa yemelerini istiyorum, eşşek sudan gelinceye kadar and beyond.
bunların hepsini bir yere toplasalar ve biz bunları kör bıçakla kuşbaşı doğramayı düşünüyoruz canlı canlı, ne dersin deseler durun derim. onlara kıyamadığımdan değil, asla! ama bu ceza onlara hafif kalır. onları hayvan gibi soğukta bir kar fırtınasının ortasında şehrin en kalabalık noktasına bırakır iş dönüşü evlerine dönmeye zorlarım. karda çamurda düşsünler kalksınlar ağızları burunları mosmor olsun ayazdan, ayakkabıları su çeksin parmak uçları donsun, dolmuş otobüs gelmesin trafik kilitlensin, yoldan geçen arabalar o vıcık çamur olmuş karı üstlerine sıçratıp yeni takım elbiselerinin içine mıçsın, yok kar daha o hale gelmediyse donmuş yolda kösele ayakkabıları kayıp çanağı kırayazsınlar, hasbelkader arabalarına ulaşabilirlerse camın kapının buz tuttuğunu görsünler, o soğukta titreye titreye buz kazısınlar, buzlu yollarda arabaları kaysın, hörül hörül dönüp sağa sola bindirsinler, bütün bunları aşıp evlerine vardıklarında da biri karşılarına geçip "kütür kütür yanan şöminemin yanından karı seyretmeye bayılıyorum, halbuki yaz öyle mi tshirt falan giymek zorunda kalıyor insan" desin. en uygun ceza bu olur bence.
8 yorum:
kış mevsimini daha çok seviyorum ne o öyle yazın sıcağı. yerlerin buz olma ihtimalini düşünüp, arabamı almıyorum mesela hava durumunu dinledikten sonra. kaza yapıp sağa sola mı çarpayım? 10 derecenin altına düştüğü vakit giyiyorum kalın montumu, ayağıma iki kat çorap, atkı eldiven derken soğuk geçirmez bir yetiye dönüveriyorum.
puf puf karlara gırç gırç basmasını seviyorum. ben karın, yoldaki pislikten dolayı çamura dönmediği ülkelerdeki beyaz dirayetini seviyorum. fırtına halinde değil de melül melül ağaçtan silkenelen yapraklar gibi sakin sakin düşüşünü seviyorum. arada gözüme kaçmasını, ağzımla kar tutmaya çabalamayı seviyorum.
sonra silkinip kendime geliyorum. o kadar uzakta değil, benim yanı başımdaki mahallede bile üzerinde montu, ayağında botu olmayan çocuklar var sırtında kocaman çantaları o karda mosmor olmuş elleriyle okula gitmeye çabalayan. yaşlı insanlar var dışarı çıkması gereken ama her an buzdan kayıp düşüp bir yerlerini kırabilecek. ülkemin çamurlu pis karı var, yoldan geçen dikkatsiz sürücüler tarafından herkesin üstüne başına sıçrayabilecek. kaotik bir karayolu trafiği içinde işlemeye çalışan korkunç bir toplu ulaşım sistemi var, insanların kardan kapanan yollarda saatlerce o soğukta kalakaldığı.
ama bazı yerler de var biliyorum; kar yağdığında, arabanı almayıp metrona biner gidebildiğin,hem de dilediğin yere. karı hissetmek için metrodan bir durak erken iner, o kadar mesafeyi de karda yürüyeyim dersin o zaman. geçen yılın sıcağında 40 kişi öldü sokakta yaşayan der, soğuğu seversin yine.
yazı sevmiyorum, yapış yapış ve çok sıcak. karın yan etkilerini de sevmiyorum ama, üstümü başımı rezil etme ihtimaline, insanları perişan etme ihtimaline rağmen soğuğu / serini teorik algım dahilinde daha bir seviyorum. üzgünüm.
Sen Ankaralı falan mısın?
Biz Çukurovalılar her kar yağdığında çocuklar gibi seviniriz mesela. Olur öyle. Nefrete gerek yok. Görmemişiz. Bizi de anla.
"bunları dikine gömeceksin ki yer kaplamayacaklar abi !"
anca laf, anca laf...Kis gibi kral mevsim var mi be? Evsiz yurtsuz insan muhabbetini tabi ki saymiyorum, cok uzuluyorum o ayri da... O boole herkesin koltuk altinin koyu bir yuvarlak oldugu yivis yivis yaz mevsiminden nefret ediyorum. Ister odun kir, ister bicak bile :))
kışının bile doğru dürüst yaşanmadığı, kasım ayının ortasına kadar hava sıcaklığından illallah(daha uygun bir kelime bulamadım) ettiğin ,yaz ayların da ise duştan çıkıp kurulanmaya vakit bulamadan yeniden terlemeye başladığın, bir şehirde yaşasaydın eminim sen de :
"bence kar yağınca şehir beyaz bir örtüyle kaplanıyor, bütün günahlarından arınıp gelinlik giymiş gibi oluyor"
gibi sevgi pıtırcığı bir cümle sarfetmesen de :
"kış mevsimini daha çok seviyorum, ne öyle yazın sıcağı,en azındn kışın kendini daha diri hissediyorsun,yaz gibi yapış yapış olmuyorsun.kışın kalın giyinerek ısınabiliyorsun,yazın ne yapsan nafile yanıyorsun"
derdin...
yani bence...
kip, mantıklı bir kışseversin, senin için hala umut var.
hafiye, evet ankaralıyım :) çok acılar çekerek bu hale geldim
fff, ben de tam aynı şeyi esterhazy için söyliyecektim
eti, yine de demezdim gibi geliyor bana
Herbert,
Ben de Maslak esintili kış ayazını, karı hiç sevmiyorum. Tamam manzara daha bir güzel, plazanın benim oturduğum köşesinden bakınca gözüken gecekonduları evet bir gelinlik gibi örtüyor, ama gelin kızımızın çirkinliğine çare bulmuyor.
Hasıl-ı kelam, insanların kayak merkezindeki aprés keyfiyle, şehir yaşantısındaki kar-çamur eziyetini ayırt edememesini teessüfle kınıyorum. Dün Maslak - 4. Levent arasını tam 1 saat 45 dakikada gidebildim, neymiş efendim sulu kar yağıyormuş-muş-muş.
Heey:)
Demek burda benden nefret eden birileri var;))
Sana uçuşan kar taneleri ile beraber sevgilerimi gönderiyorum:))))))Al sana bir tane de enrty:
http://tatliserin.blogspot.com/2009/02/kardan-hayaller.html
Yorum Gönder