23 Mart 2008 Pazar

The End Is the Beginning Is the End

Bu Amerikalıların gerçekten salak olup olmadığını düşünüyordum az önce. Yani Simpsonlar’ı yazan da bu adamlar, hepsi birden aptal olamaz değil mi. Ama diğer taraftan ancak bir yük öküzünün ihtiyaç duyacağı miktarlarda yiyip obez olduktan sonra “hepsi Mcdonalds’ın suçuuuu” diye ağlayabilen de bu millet. Yeme arkadaşım, dayanamıyorsan da suçu iradende bul. Amerikalıların dünyanın geri kalanıyla ilgili cehaletleri aşikar, Jay Leno'daki süzmeler geldi aklıma. Bir de Türkiye? Uzakta Asya’da olsa gerek diyen bıyıklı şoför vardı. Neyse efendim kafam karışık yani. Steinbeck de Amerikalı, Bush seçmenleri de. Tanıştığım Amerikalılar arasında kırmızı enseli klişenin göbeğinden vurmuş bağıra çağıra konuşan, elini kolunu sallayan hödükler de vardı, okulda ağzımı açık bırakan öğretim görevlisi de. Hoş zaten öyle çok da örnek yok elimde. Bu yazıyı okuyacaklar arasında 100 kat tecrübeliler var bu konuda. Mümkünse konuyu aydınlatsınlar. Ama sonuç şu ki genel kanı Amerikalıların hödük olduğu yönünde, biz de Amerika junior olduğumuz için aynı muameleye maruz kalıyoruz.

Uluslar arası siyasete girmek niyetinde değilim, yeri burası değil ayrıca konuşalım. Ben eğlence işinden bahsediyorum. Hazır Pazar evde yatıp film izlemekten aşırı doz olmuşum.

Hollywood sinemasından fazla şikayet etmek çok anlamlı değil, izlemek isteyene dünyanın geri kalanı da film çeviriyor ve gayet güzel örnekler veriyor. Ama ister istemez Hollywood etkisine daha çok maruzuz. Ve bu endüstrinin yapımcıları izleyicilerinin gerizekalı olduğunu, onlara yönelik hikayeler anlatmaları gerektiğini düşünüyor. Örneğin büyük usta Miyazaki’nin kendini aştığı nokta olan Sen To Chihiro No Kamikakushi’nun (Spirited Away, bence en iyisidir) dvd’si ile ilgili ekşi sözlükten öğrendiğim bir durum: filmin bir noktasında chihiro’nun üstünden ejderha uçarak geçer, hepimiz ejderhanın kim olduğunu anlarız chihiro da şaşkınlık içinde bakakalır zaten. Ama İngilizce dublajı açtığınız zaman ejderha geçiyor ve chihiro “aaaa Haku ejderha mıymış” diyor. Dvd’den kontrol ettim gerçekten öyle. Amerikalılar bunu bile anlayamayacak kadar kıt mı yani. Ya da öyle mi olsun isteniyor.

Aynı durum I am Legend’da da oldu. Horatio ile seyrettik asıl kitabın ününden dolayı. Ama öyle bir pişman olduk ki. İnsanı insanlığından bezdiren klişe mi klişe, artık ilkokul çocuklarının bile (çok afedersiniz) hastir çekeceği bir son. Sonra öğrendik ki meğerse filmin sonu böyle değilmiş. Film bittikten sonra deneme gruplarında yapılan gösterimlerdeki Amerikalılar anlamamış ve de beğenmemiş sonu, yeterince kanlı ve boş olmadığı için herhalde. Onlar da tüm sonu yeniden çekmişler. İşte filmi izleyenler için asıl son:


I Am Legend's Original Ending - The most amazing bloopers are here

Film böyle bitseydi gerçekten bakışım çok farklı olurdu. Mevcut haliyle kazurata benziyor zira. Sebebi de Amerikalıların gri hücrelerinin, yedikleri patates kızartmalarından sarıya dönmüş olması. Biz de alt küme olarak etkileniyoruz, ister ya da istemez. Ama ne demişler, herkes hak ettiği itibarı görür. Seçimlerimizi ona göre yapalım o zaman.

19 yorum:

Horatio dedi ki...

çok güzel bir noktaya parnmak basmışsınız. bence o senaryo yazarları amerikalı değil.

Adsız dedi ki...

"haku ejderha miymis" olayi, butun kahve bardaklarinin uzerinde "cok sicak" yazmasi gibi birsey olmus. Gercekten insanin her gordugunde "sagol, bilmiyorduk" diyesi geliyor (baska seyler diyesi de geliyor olabilir, kisiden kisiye degisir!).
sawyer

erdemo dedi ki...

ahahahah, süper ya akıl eşimsin sen benim sanırım. aynı şeyi ben de dün düşündüm. bu adamlar senaryo konusunda bu kadar akllı ama sokakta bi alem zeka-ı geriye dolaşıyor nasıl oluyor acaba dedim. akllı olanların hepsi kitap, senaryo yazıyor herhalde diyerekten bi çözüme ulaştım. sonra aklıma türk filmleri geldi, durum bizde de tam tersi herhalde dedim. rahata erdim. istersen grup terapisine gidebiliriz, indirimli olur kanaatindeyim. :)

Yesim Arpat dedi ki...

Niyeeeeaaah. Bu konuda böyle konuşmayın, on sayfa cevap yazarım.

Sanki senin milletin çok ileri gibi. Çok şahane liderler seçiyor ve çok mantıklı işler yapıyor gibi. Üçüncü kattan aşağıdaki kardeşi tutsun diye buzdolabı fırlatan bir milletin var. Sen süper okullar kazanmış olabilirsin ama ÖSS'de matematik neti ortalaması nedir TR'de mesela? 1 mi 2 mi?

Sor bakayım kamyoncu bıyıklı amcaya, mesela, Eritrea nerde diye. Bilicek mi bakalım?

Buzdağının görünen kısmıyla uğraşıyorsunuz. Bütün bunlar düzgün okumuş Beyaz Türk sendromları. Türkiye bakış açınızı yaşam alanınız kısmında sınırlasanız da tüm Amerikalıları da(kamyoncuları bile dahil) ODTÜ-Boğaziçi mezunları seviyesinde sanıp daha az kompleks zevkleri, sistemleri, uygulamaları aşağılama hali yani.

Gaza geldim. Bunla ilgili yazıcam.

Yesim Arpat dedi ki...

En azından Ejderha mıymış, falan demiş. Döndüğümden beri filmlerin tadını çıkaramaz oldum tuhaf çeviri altyazılar yüzünden. Çok ileri zekayız, çooook.

Herbert dedi ki...

sawyer burda da yazıyolar artık, dedim ya usa jr.

erdem kalk gidelim, terapiyi falan salla iki tek attık mı bişey kalmaz

hafiye, çok haklısın iğneyi kendime batırmamışım hiç. ömerçipi çeken bir ülkenin i am legend i öpüp başına koyması lazım.

melontheroad dedi ki...

cehalet mutluluktur...
yalan diyebilecek var mı?

melontheroad dedi ki...

bu arada ben bu versiyonunu da sevmedim,ben bu filmi sevmedim zaten...

erdemo dedi ki...

herbert sen beni bi içirmek istiyorsun ben anladım. :) e organize ol da içelim, horatio mahhalede dolananım da katılsın bi cümbür cemaat-i zıkkım olalım bari. :)

erdemo dedi ki...

bi de sayın hafiye bu ne şiddet bu celal, farklı düşüncelere saygı duyalım, cehalet farklıdır, kafa çalışması farklıdır şeklinde bi düşüncem var. yurdumun insanı kültürlü değildir ama her türlü hinliğe fena kafası çalışır. ben o buz dolabı hikayesinin de ulvi bi amacı olduğu konusunda düşünceye sahibim. gibi.

Yesim Arpat dedi ki...

Hinlik dediğin şey nedir tam olarak? Fitne fücur tamam da hinlik dediğin şeyde sanki biraz 'ince zeka' da olur. Münferit durumlarda evet ama ben yurdum geneli için böyle bir şey iddia edemem şahsen.

Amerikalıların saflığını seviyorum ben. Her dakka poponu kollaman gerekmiyor.

Hayır, ama değerlerini döndükten sonra anladım. Ordayken ben de uf puflanıyordum.

Ruty dedi ki...

Allam, iyi ki Hafiye yazmis iki satir.. Okudum rahatladim. Yoksa ben de bir ciglikla basacaktim yorum yerine:)

Herbert - sagolasin, en azindan acik kapi birakmissin, daha cok bilenler yorum etsin demissin. (open minds are very much appreciated).

Nedir bu Amerikalilar hoduk hikayesi efendim? Adamlara olsa olsa "ignorant" diyebilirsin, ama salak degil. "Ignorant" olmakta da coook haklilar; cunku herifler butun dunyayi domine etmisler, herkes Mcdonalds yiyor, Starbucks iciyor, holivud izliyor, kelvin klayn giyiyor, ingilizce konusuyor... Herkesin ebay'i, craig's list'i, amazon'u var. Adamlarin averaj vatandasi da, 'banane, ben ne ogrenicem diger kulturleri, zaten onlar benimkini ogreniyor' modunda. Bu demek midir ki amerikalilar salak? Hayir. Aksine, cok zekiler bence. Belki Turkler gibi super matematik, cografya bilmiyorlar; belki Rusya gibi en iyi jimnastikci ve dansclari yetistirmiyorlar, belki bi-lingual degiller ama adamlar butun bu yetenekleri cok nefis import edip, onlara ulkelerinin vermedigi olanaklari sunup burda deger yaratmak uzere kullaniyorlar(sekil 1a. ben ve Hafiye gibi Turk finansci/analist tayfasinin ABD'ye beyin gocu).

"Bush'u secenler de Amerikali" yorumuna da bir sozum var. TR'nin son onlarca yildir sectigi kendi ceplerini doldurmaktan baska amac gutmeyen, cibilliyetsiz liderler ne kadar akilci secimlerdi? Iddia ediyorum ki Bush'u secmek siradan Amerikali'ya, Ciller'i secmenin TR vatandasina verdigi zararin yuzde birini vermemistir. Hatta nerdeyse hic zarar vermemistir. Bu ulke oyle stabil, oyle sistemli ve duzenli ki (ve ulke baskaninin yetkileri oyle sinirli ki); baskan x olmus, y olmus, bu duzeni kolay kolay bozmaz. O yuzden Amerikan halkinin yarisi oy kullanmiyor. Tekrar soyluyorum, aptal olduklarindan degil, secim sonucu onlarin yasam standardini degistirmeyeceginden kullanmiyorlar. "Ignorant" olma luksleri var.

Starbuck kahvesinin uzerindeki "very hot" uyarisinin da cok guzel bir sebebi var. Insanlarin salak olmasi degil ama. Bagimsiz yarginin harika calismasi. Zamaninda birisi elini, dilini yakip dava etmis kahveciyi "cup'un uzerinde cok sicak uyarisi yoktu" diye. Bu miniminnacik, onemsiz birey davasini kazaninca tum kahveciler kendilerini boyle bir davadan korumak uzere "cok sicak" yazisi print etmisler. Ben o yaziya bakip Amerikalilar salak degil de ne kadar adaletli oldugunu, yarginin tuketicinin hakkini ne kadar guzel korudugunu dusunuyorum hep.

Ruty dedi ki...

bu arada Spirited Away'i ben de izledim Ingilizce caption ile. Sahneyi tam hatirlamiyorum ama (bana batmamisti muhtemelen), Japonca'dan Ingilizce'ye ceviri cok tricky bir seydir, bu ceviri problemini Amerikan halkinin aptalligina atfetmek bence fast judgment.

farawaysoclose dedi ki...

filmin bu sonu da saçma geldi. o şuursuz yaratıklar nasıl oluyor da bir anda akıl filan kazanıyorlar?
diğer amerikalıları bilmem de, Lost'un senaristlerini tebrik etmek lazım.

erdemo dedi ki...

:)

Horatio dedi ki...

ya herbert efendi! kanepeye yayilip film izlerken atip tutmak rahat tabii. kolaysa amerikada 6-7 sene kalip tum amerikan ruyasinin analizini yaptıktan sonra yap bu fast judgement lari. zavalli ignorant amerikalilar.

erdemo dedi ki...

oh yeah!

Wuthering dedi ki...

"...Starbucks kahvesinin uzerindeki "very hot" uyarisinin da cok guzel bir sebebi var. Insanlarin salak olmasi degil ama. Bagimsiz yarginin harika calismasi..."

emin misin? son kararin mi?

Yesim Arpat dedi ki...

Yok, yargının harika çalışmasına iyi bir örnek olamaz bu bence ama o dava ve o davayı müşterinin kazanması 'tüketici kraldır'a iyi bir örnek. Öyle olduğu için de zaten tüketmek o kadar rahat, güvenli ve dertsiz ki bolca tüketiveriyorsun. Kandırılmayacağını biliyorsun, kazıklanmayacağını biliyorsun, beğenin değişirse arkanda koca destek bir sistem olduğunu biliyorsun.

Bu durum tüketicinin de işine yarıyor üreticinin de. Her ikisini de destekleyen şeyler. Kaliteyi de gazlayan bir şey haliyle. Bol tüketen tüketici seçici de oluyor. Talebe karşılık bulan üretici de farklılaşmayla ancak tutunabiliyor. Bunları illa gıdaya giysiye yormayın, sanatta da bu böyle. Bu yüzden o memleketten Lost senaryosu çıkıyor.

Bu durumun eksisi de var tabii. Bunca tüketimin dünyayı kirlettiği, çevreyi mahvettiği üzerine kızılıp bozulunabilinir. O kadar.