31 Ağustos 2008 Pazar

desotodan at beni

Aman şöyle muhteşemdi, böyle bitmesinde temalı tatil yazılarından hazzetmiyorum. Bana ne senin huzurundan derler adama. Yaptıysan ilginç bir şey onu anlatmalı bence. O yüzden 2 haftalık tatilimin sonunda ben de gezimin zirvesini yazıyorum: yamaç paraşütü..
Hep istediğim, hiç fırsat bulamadığım bir şeydi. Yapmak için mıymıntı arkadaşları bir kenara bırakıp damarından kan akanları bulmak lazımmış.
Efendim bu işi yapabilmek için önce 1 saat 55 derece sıcakta kamyonet bekliyorsunuz. Bu müddet zarfında terlemekten yüzüme sürdüğüm güneş kremleri diz kapağıma inmiş, baygınlıkla ayıklık arasındaki kalın çizgide yuvarlanırken Desoto marka kamyonet geliyor, çünkü atlayacağımız 1700 metre yükseklikteki yamacın keçi yollarına başka araç çıkamıyor. Bu arada terlikle olmuyormuş atlama işi. Büyük ihtimalle ilk sahibi Cengiz Han’dan sonra epeyce kişi tarafından giyilmiş bir ayakkabı tahsis ediyorlar derhal.
Yaklaşık 1 saatlik sıkışık toz toprak içinde, iç organlarını püre hale getirici yolculuk bittikten sonra, o yolu desotoyla döneceğime paraşütsüz de olsa atlarım diyor insan. Zaten çıkınca da öyle seni psikolojik olarak hazırlayalım, heyecanını alalım, pamuklara sarmalayıp saralım gibi bir ortam yok. Biri kıçına biri başına bir şey bağlıyor, hadi koşmaya başla diyorlar. Bir bakıyorsun havadasın.Gerçekten inanılmaz bir keyif. Rüzgar deli gibi esiyor, manzara muhteşem. Tandem yapıldığı için arkada bir pilot uçuşu yapıyor, sana izleyip keyif almak kalıyor. 2000 metreye yükseldiğinde insan havayla arasında hiç birşey olmadığından gerçekten uçtuğunu hissediyor. Ben kontrolden çıkmışçasına resim çekip sırıtırken pilotumuz bir spiral atalım mı diyor. Ben hevesli taze, atlıyorum hemen. Biz kendi etrafımızda dönerek 1-2 saniyede yaklaşık 100 metre düşüyoruz. Pilot nasıldı diye soruyor. Harika diyebilmek için önce küçük dilime takılmış safra kesemi yutmak zorunda kalıyorum. Ama aynı şeyi ikinci kere teklif ettiğinde hemen kabul etmemi engellemiyor bu. Bu arada etraftaki paraşütlerle yarışıyoruz.

Neyse efendim. Durum budur. Fırsat bulursanız mutlaka deneyin. Asla unutamayacağım bir 45 dakika idi.


Avatar


Uzun süredir yazayım deyip de malum yoğunluk ve miskinlik sebebiyle yazamıyordum Avatar’ı. Vakti geldi de geçiyor.

Efendim Avatar The Last Air Bender 2005 yılında başlamış, 3 sezon sürmüş ve geçtiğimiz ay nihayete ermiş şahane bir çizgi dizi. Bir ara epeyce tartışma döndü, anime midir değil midir diye. Amerikan yapımı olması, anlatım dilinin animeden çok sinemayı andırması sebebiyle ben de anime değil çizgi dizi diyenlerdenim. Ama bu ortaya çıkanın muhteşem olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Hikayede 4 farklı ulus mevcut: Hava, su, ateş ve toprak (bi de tahta vardı diyenler lütfen şimdi sayfayı kapatsın ve bir daha da açmasın). Bu milletin bir kısmı kendi ulusunun elementini “bükebiliyor” yani hareket ettirip çeşitli forma sokabiliyor. Bir tek avatar dört elementi birden bükebiliyor. Bu ulusların şimdiki dünyayı simgelediği, ateş ulusunun Amerika olduğu söyleniyor ama bilinmez tabi. Daha fazla detay veresim de yok.

Görsel ve hikaye açısından sayısız Miyazaki göndermesi var. Karakterler inanılmaz bir derinliğe sahip. Hepsinin geçmişi, iç mücadelesi var. Kimse çok iyi veya çok kötü değil. Kıçı başı yerinde çok sağlam bir hikaye. Karmadan, çakralardan, pasifizmden bahsediyor. Soka gülmekten anırtırken iroh küçük asker şarkısını söylerken insanın nah şurasına mıh çakıyor.

Dediğim gibi dizi geçen ay 4 bölümlük akıllara zarar bir finale bitti. Bittikten sonra bi yarım saat kadar ağzımın kenarından salyalar akarak ekrana bakakalmışım. Şimdi bir de üçleme şeklinde filminin çekileceği söyleniyor. M. Night Shyamalan yazıp yönetecekmiş. Shyamalan’ı severim ama avatar için çok yanlış bence. Hiç çekilmesin daha iyi.

Hülasei kelam izleyin izletin, çok şey kaçırıyorsunuz.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

bitsin artik bu dram, bu fotoroman

Bence kapatalim artik bu blogu.

7 Ağustos 2008 Perşembe

nerde kalmıştık


Turne çalışmalarım bitti ama çalışmalarım bitmedi. Heralde o yüzden bu 3 aydır uyumamışım hissiyatı. Buradan TGM ve melona seslenmek istiyorum bu arada: ya yaz ya terket..