Jerry Fletcher: To be normal, to drink Coca-Cola and eat Kentucky Fried Chicken is to be in a conspiracy against yourself.
27 Mart 2008 Perşembe
geronimo
26 Mart 2008 Çarşamba
Müzede seks
25 Mart 2008 Salı
KonuşGönder
Turkcell şöyle bir servis çıkarmış:
Pek bi saçma, adam gibi arasanıza birbirinizi?
Turkcell, Türkiye'nin ilk sesli SMS uygulamasını başlattı. Turkcell'den yapılan yazılı açıklamaya göre, "KonuşGönder" adlı mesajlaşma servisi, Turkcell abonelerinin birbirlerine mesajlarını kendi sesleriyle 30 saniyelik sürede gönderebilmelerini sağlıyor.
Mesajlarını sesiyle gönderip özelleştirmek isteyenler, mesaj yazma
fırsatı bulamayanlar veya zorlananlar, doğum günü, evlilik yıldönümü
gibi özel gün kutlamalarını sesiyle göndermek isteyenlere KonuşGönder
servisi yeni bir fırsat sunuyor.
KonuşGönder mesajı göndermek istenilen numaranın başına "0" yerine "*"
konarak (Örneğin: *53XXXXXXXX) aranması ve mesajlarını söyleyip
kapatmaları yeterli oluyor. KonuşGönder mesajı istenilen kişiye hemen
ulaşıyor.
KonuşGönder mesajı göndermenin ücreti 1 kısa mesaj ücretiyle aynı.
Gönderilen yeni KonuşGönder mesajları "*0*" aranarak ücretsiz
dinlenebiliyor.
Açıklamada yer alan bilgiye göre, KonuşGönder servisi, dünyada 7
operatör tarafından sağlanıyor ve 130 milyon abone tarafından
kullanılıyor. Özellikle Asya Pasifik bölgesinde gençler arasında tercih
edilen bir servis olma özelliği de taşıyor.
Remzi değilim
Sabahtan beri müteaddit defalar cep telefonumu arayarak Adanalı Remzi olduğum yönünde beni ikna etmeye çalışan tüm hanımefendi ve beyefendilere sesleniyorum: Remzi değilim.
24 Mart 2008 Pazartesi
23 Mart 2008 Pazar
The End Is the Beginning Is the End
Bu Amerikalıların gerçekten salak olup olmadığını düşünüyordum az önce. Yani Simpsonlar’ı yazan da bu adamlar, hepsi birden aptal olamaz değil mi. Ama diğer taraftan ancak bir yük öküzünün ihtiyaç duyacağı miktarlarda yiyip obez olduktan sonra “hepsi Mcdonalds’ın suçuuuu” diye ağlayabilen de bu millet. Yeme arkadaşım, dayanamıyorsan da suçu iradende bul. Amerikalıların dünyanın geri kalanıyla ilgili cehaletleri aşikar, Jay Leno'daki süzmeler geldi aklıma. Bir de Türkiye? Uzakta Asya’da olsa gerek diyen bıyıklı şoför vardı. Neyse efendim kafam karışık yani. Steinbeck de Amerikalı, Bush seçmenleri de. Tanıştığım Amerikalılar arasında kırmızı enseli klişenin göbeğinden vurmuş bağıra çağıra konuşan, elini kolunu sallayan hödükler de vardı, okulda ağzımı açık bırakan öğretim görevlisi de. Hoş zaten öyle çok da örnek yok elimde. Bu yazıyı okuyacaklar arasında 100 kat tecrübeliler var bu konuda. Mümkünse konuyu aydınlatsınlar. Ama sonuç şu ki genel kanı Amerikalıların hödük olduğu yönünde, biz de Amerika junior olduğumuz için aynı muameleye maruz kalıyoruz.
Uluslar arası siyasete girmek niyetinde değilim, yeri burası değil ayrıca konuşalım. Ben eğlence işinden bahsediyorum. Hazır Pazar evde yatıp film izlemekten aşırı doz olmuşum.
Hollywood sinemasından fazla şikayet etmek çok anlamlı değil, izlemek isteyene dünyanın geri kalanı da film çeviriyor ve gayet güzel örnekler veriyor. Ama ister istemez Hollywood etkisine daha çok maruzuz. Ve bu endüstrinin yapımcıları izleyicilerinin gerizekalı olduğunu, onlara yönelik hikayeler anlatmaları gerektiğini düşünüyor. Örneğin büyük usta Miyazaki’nin kendini aştığı nokta olan Sen To Chihiro No Kamikakushi’nun (Spirited Away, bence en iyisidir) dvd’si ile ilgili ekşi sözlükten öğrendiğim bir durum: filmin bir noktasında chihiro’nun üstünden ejderha uçarak geçer, hepimiz ejderhanın kim olduğunu anlarız chihiro da şaşkınlık içinde bakakalır zaten. Ama İngilizce dublajı açtığınız zaman ejderha geçiyor ve chihiro “aaaa Haku ejderha mıymış” diyor. Dvd’den kontrol ettim gerçekten öyle. Amerikalılar bunu bile anlayamayacak kadar kıt mı yani. Ya da öyle mi olsun isteniyor.
Aynı durum I am Legend’da da oldu. Horatio ile seyrettik asıl kitabın ününden dolayı. Ama öyle bir pişman olduk ki. İnsanı insanlığından bezdiren klişe mi klişe, artık ilkokul çocuklarının bile (çok afedersiniz) hastir çekeceği bir son. Sonra öğrendik ki meğerse filmin sonu böyle değilmiş. Film bittikten sonra deneme gruplarında yapılan gösterimlerdeki Amerikalılar anlamamış ve de beğenmemiş sonu, yeterince kanlı ve boş olmadığı için herhalde. Onlar da tüm sonu yeniden çekmişler. İşte filmi izleyenler için asıl son:
I Am Legend's Original Ending - The most amazing bloopers are here
Film böyle bitseydi gerçekten bakışım çok farklı olurdu. Mevcut haliyle kazurata benziyor zira. Sebebi de Amerikalıların gri hücrelerinin, yedikleri patates kızartmalarından sarıya dönmüş olması. Biz de alt küme olarak etkileniyoruz, ister ya da istemez. Ama ne demişler, herkes hak ettiği itibarı görür. Seçimlerimizi ona göre yapalım o zaman.
Uluslar arası siyasete girmek niyetinde değilim, yeri burası değil ayrıca konuşalım. Ben eğlence işinden bahsediyorum. Hazır Pazar evde yatıp film izlemekten aşırı doz olmuşum.
Hollywood sinemasından fazla şikayet etmek çok anlamlı değil, izlemek isteyene dünyanın geri kalanı da film çeviriyor ve gayet güzel örnekler veriyor. Ama ister istemez Hollywood etkisine daha çok maruzuz. Ve bu endüstrinin yapımcıları izleyicilerinin gerizekalı olduğunu, onlara yönelik hikayeler anlatmaları gerektiğini düşünüyor. Örneğin büyük usta Miyazaki’nin kendini aştığı nokta olan Sen To Chihiro No Kamikakushi’nun (Spirited Away, bence en iyisidir) dvd’si ile ilgili ekşi sözlükten öğrendiğim bir durum: filmin bir noktasında chihiro’nun üstünden ejderha uçarak geçer, hepimiz ejderhanın kim olduğunu anlarız chihiro da şaşkınlık içinde bakakalır zaten. Ama İngilizce dublajı açtığınız zaman ejderha geçiyor ve chihiro “aaaa Haku ejderha mıymış” diyor. Dvd’den kontrol ettim gerçekten öyle. Amerikalılar bunu bile anlayamayacak kadar kıt mı yani. Ya da öyle mi olsun isteniyor.
Aynı durum I am Legend’da da oldu. Horatio ile seyrettik asıl kitabın ününden dolayı. Ama öyle bir pişman olduk ki. İnsanı insanlığından bezdiren klişe mi klişe, artık ilkokul çocuklarının bile (çok afedersiniz) hastir çekeceği bir son. Sonra öğrendik ki meğerse filmin sonu böyle değilmiş. Film bittikten sonra deneme gruplarında yapılan gösterimlerdeki Amerikalılar anlamamış ve de beğenmemiş sonu, yeterince kanlı ve boş olmadığı için herhalde. Onlar da tüm sonu yeniden çekmişler. İşte filmi izleyenler için asıl son:
I Am Legend's Original Ending - The most amazing bloopers are here
Film böyle bitseydi gerçekten bakışım çok farklı olurdu. Mevcut haliyle kazurata benziyor zira. Sebebi de Amerikalıların gri hücrelerinin, yedikleri patates kızartmalarından sarıya dönmüş olması. Biz de alt küme olarak etkileniyoruz, ister ya da istemez. Ama ne demişler, herkes hak ettiği itibarı görür. Seçimlerimizi ona göre yapalım o zaman.
21 Mart 2008 Cuma
Mimoza'da Elli Gram
Cemil Kavukçu'nun geçen Eylül'de çıkan son kitabı.Yeni edindim. Ufak bir meyhanenin müdavimlerinin kendine özgü hayatlarını anlatıyor. Detaylı tasvirlerle adeta karakterleri birebir yaşıyorsunuz. Kendisi de İnegöllü olan yazar diğer kitaplarında da genelde taşra insanının içsel sıkıntılarını anlatır. Bunların çoğu sanırım kendisinde de var olan kaçıp gitme isteği. Elli gram tabirini hiç duymamıştım, genelde tek veya duble derler benim bildiğim içki ölçüsü olarak..
Bunu seven aynı yazarın "Gamba" adlı romanını da sevdi..
18 Mart 2008 Salı
you know how i feel
şöyle bir sesim olsun istedim, çok mu yani
not: silgi sobeyi unutmadım, ilk fırsatta..
17 Mart 2008 Pazartesi
happily ever after
Bir zamanlar bitirmek için parmak eklemlerimi zorladığım mario için, var olandan çok daha gerçekçi bir son bölüm hazırlamışlar. O kadar maceradan sonra başka türlüsü beklenmemeli zaten:
http://uploads.ungrounded.net/196000/196510_Son_of_a_Peach_.swf
Not: 18 yaşından küçükler ve utangaçlar bakmasa daha faydalı olabilir, kendileri açısından.
http://uploads.ungrounded.net/196000/196510_Son_of_a_Peach_.swf
Not: 18 yaşından küçükler ve utangaçlar bakmasa daha faydalı olabilir, kendileri açısından.
Pazartesi sabahı isteği - Saçma
12 Mart 2008 Çarşamba
Briç
Kör, sinek, sanzatu, kontur-sür kontur, deklarasyon, koz, pik , ortak, empass,zone, puan, pas, şilem...Yıllardır “yancı” misali izlediğim, bir aralar oynamaya çalıştığım briç oyununu sonunda adam akıllı öğrenmeye karar verip kendime bir de kitap buldum. Güzel anlatıyor, benim gibi kuralları biraz da biliyorsanız fazla da yormuyor.
“Sex is like bridge; if you don't have a good partner, you better have a good hand”
11 Mart 2008 Salı
Sıradaki duamız Esma Nine için geliyor
Dün akşam iş dönüşü radyo kanallarını kurcalarken keşfettim Dua FM'i. İnce sesli erkek diskjokeyimiz Turkcell 33bilmemkaça "esemes" yollayan dinleyicilerin mesajlarını okuyor ve isteklerini yerine getiriyordu. Örneğin, İstinye'den kısa mesaj gönderen Esma Nine, torunları için 3 cüz Yasin istemiş, bizim DJ 9. 10. ve 11. cüzleri onun için okutup Allah'tan bunu kabul etmesini dileyerek isteği yerine getiriyordu. Sonra da 2 cüz isteyen Fatih'ten Miyase Hanım'a 12. ve 13.cüzleri gönderiyordu.
10 Mart 2008 Pazartesi
Buzdolabı kapağının açılış yönü nasıl değiştirilir?
Yeni taşındığınız evde buzdolabının kapağı ters tarafta mı kaldı? Buzdolabını mutfakta başka bir yere taşıdınız ama kapağı mı açamıyorsunuz? Doğru adrestesiniz. Bu yazımızda size buzdolabı kapağının açılış yönünün nasıl değiştirileceğini anlatacağız.
Ne zaman?
Bu işe başlamak için uygun zaman Pazar sabahıdır. Özellikle de ev arkadaşınızın hatta gürültücü üst kat komşunuzun bile uyanmadığı 8:30-9:00 civarları idealdir. Ayrıca eğer o gün işe gitmeniz gerekiyorsa, işin ardından da arkadaşlarınızla buluşacaksınız en doğru zamanı buldunuz demektir.
Ön hazırlıklar
Kapakların yönünü değiştirmek için önce buzluk kapağını yerinden sökmelisiniz. Kapağın üzerindeki ufak not defterini, Akın Gıda Pazarı telefon numarasını ve mıknatıslı hediyelik eşyaları çıkartmak gerekmez, gerektiğinde onlar kendiliğinden düşecektir. Buzdolabının fişini çekmek de hatalı bir davranıştır, zira dolabın içindeki ampülün yaydığı ışık yanlış bir vidayı sökmenizi engeller.
Buzluk kapağı
Buzluk kapağının üst tarafında vidaları gizleyen minik plastik kapakçıklar vardır, önce bir taraflarından onları dürterek yerinden çıkartın. Daha sonra vidaları gevşetmeye başlayın. Yalnız bu aşamadayken, önce o vidalardan değil de kapağı açtığınızda buzluğun ön tarafında kalan vidalardan başlamanın daha uygun olduğunu anlayacaksınız. Diğer vidaları bırakıp bunlara girişin. Bu sayede buzluk kapağını üst taraftan gövdeye bağlayan menteşeyi yerinden çıkarabileceksiniz. Alt taraftaki birbirine geçmeli menteşeyi de yukarı doğru çekerseniz, buzluk kapağını söktünüz demektir. Bu sırada çıkardığınız gürültüye uyanan zavallı ev arkadaşınız gözlerini ovuşturarak içeri girerse hemen eline bir tornavida tutuşturun ki gariban tam ayılamadan kendini vida gevşetirken bulsun. Siz de asıl kapağa girişin.
Ana kapak
Bu kapağı sökmek için önce dolabın en alt kısmındaki vidaları yerinden çıkarmak gerekiyor. Üstteki menteşeyi tutan vidaları da sökerseniz, asıl kapağı da elinize almış olursunuz. Buzluk kapağına yaptığımız gibi üzerindeki en ufak bir magnete bile dokunmadan, hatta kapak içindeki ketçap, soya sosu, elma suyu vb. malzemeleri de boşaltmadan kapağı çıkarıp yere bırakıyoruz. Ve sonuç
Kapakları söktükten sonra sıra üzerlerindeki menteşeleri diğer tarafa taşımaya geldi. Menteşeleri kapağa sabitleyen vidaları yerlerinden çıkartıp, menteşenin kendisiyle birlikte diğer taraftaki simetrik vida boşluklarına yerleştiriyoruz. Aynı işlemi buzluk kapağı için de yaptıktan sonra önce ana kapağı gövdeye oturtmaya çalışıyoruz. Oturmuyor. Çünkü gövdedeki menteşe yuvasını da diğer tarafa almayı unuttuğumuzu farkediyoruz. Menteşe yuvasını yeni yerine yerleştirdikten sonra ana kapağı tekrar kucaklayıp gövdeye yerleştirmeye çalışıyoruz. Yine olmuyor. Çünkü menteşe parçaları simetrik değil. yani kapağın diğer yönde açılmasını sağlamak için o yöne uygun menteşe parçaları temin etmek gerekiyor. Taktığımız, söktüğümüz bütün parçaları eski yerlerine monte ediyoruz. Internetten servisin numarasını alıp servisi çağırabilirsiniz.
Başka bir "Nasıl yapılır?" yazımızda görüşmek üzere, esen kalın.
7 Mart 2008 Cuma
Takalar
Söz:Bülent Ecevit
Müzik:Doğan Canku
Takalar geçiyor allı yeşilli
Takalar geçiyor dümenleri lazlı
Takalar geçiyor en nazlı
Yelkenlilerden de güzel
Çok sevdiğim bir şarkıdır. Yelkenlilerden güzel taka olur mu bilmem ama bir Modern Folk Üçlüsü konseri olsa da gitsek..
Müzik:Doğan Canku
Takalar geçiyor allı yeşilli
Takalar geçiyor dümenleri lazlı
Takalar geçiyor en nazlı
Yelkenlilerden de güzel
Çok sevdiğim bir şarkıdır. Yelkenlilerden güzel taka olur mu bilmem ama bir Modern Folk Üçlüsü konseri olsa da gitsek..
Charlie bit me!
Süpper, şahane-ötesi birisi beni Charlie ve biraderi Harry ile tanıştırdı. Buyrun siz de tanışın.
2 Mart 2008 Pazar
Horatio sorularınızı cevaplıyor
Arama motorlarından türlü sorularla sitemize ulaşan sevgili okurlarımızın mağduriyetini gidermek amacıyla karşınızdayız.
Soru 1: Silgi neyle yapılır?
Cevap 1: Silgi, genelde kauçuk, plastik ve vinilden yapılır.
Soru 2: Lavaş ekmeği kaç kaloridir?
Cevap 2: Sorunuzun cevabı lavaşın boyutuna göre değişmektedir. Ortalama bir lavaş 90 kcal'dir. İçine kebap koyup dürüm yaparsanız 500 kcal'e kadar çıkabilir.
Soru 3: Koşuyorum ama neden kilom artıyor?
Cevap 3: Sevgili okurum, kilo vermek için sadece koşmak yetmez. Koşuyla birlikte beslenmenize de dikkat etmeniz gerekir. "Ben nasıl olsa spora başladım, nerde lan şu kaymaklı ekmek kadayıfı?" yaklaşımı sizin durumunuzla sonuçlanacaktır.
Soru 4: Kartalkayada en uzun kayak pisti kaç metredir?
Cevap 4: Bu sorunun cevabını Herbert'e havale ediyorum.
Soru 5: Hellim peyniri nasıl yenir?
Cevap 5: Hellim peyniri lastik gibi bir peynir olduğundan dolayı genelde eritilerek ya da kızaltılarak yenmektedir. Şılotkiyz'de hellim peynir ve fesleğenli sandviç var çok güzel.
Soru 6: Evimizi nereye yapalım?
Cevap 6: Canım okurum, evinizi bence Foça'ya yapın. Hiç gitmedim ama arkadaşlar gitmiş, güzel dediler. Ben olsam oraya yapardım.
Soru 7: PTT cumartesi açık mı?
Cevap 7: Evet, açık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)