31 Ocak 2010 Pazar

Darius Vassell

Ankaragücü'nün futbolcularından Dairus Vassell'in blogunu 3 hafta önce Newsweek'ten öğrenip takibe almıştım. Eğer futbol ağırlıklı bir blog olsaydı bugün lafını bile etmezdim, ancak Vassell beklediğim gibi Türkiye'ye uyum sürecini, başına gelen enteresan olayları anlatıyor. Bir yabancının, üstelik bir futbol oyuncusunun gözünden ülkeyi seyretmek güzel. Üstelik Darius oldukça samimi.





Ok folks i know, i look rough.. My beard is getting out of hand... I tried to sms message my hairdresser but my instructions in Turkish were obviously never going to cut it (pardon the pun) lol
I wrote -Husam, Vassell. Haydi lutfen. tiras eden elektriksel Makas. Sakal choc uzun....
It was meant to translate - Husam its Vassell, come please? bring electric shavers, my beard is too long...
At least im trying though..


Ben beğendim, hadi siz de beğenin:

26 Ocak 2010 Salı

Takdir-i Ilahi

Orta Amerika, Karayipler ve Guney Amerika ulkelerinin bilebildigimiz tarihleri asagi yukari asagidaki gibidir. Yerli toplumlar bu topraklarda kendi medeniyet seviyelerinde yasarlarken 1400'lerin sonunda Avrupalilar gelir, altin, gumus ne varsa memleketlerine goturur, yerli halki kole olarak calismaya zorlar, direneni oldurur, direnmeyeni calistirarak oldurur, is gucu yetersiz kaldigidinda Afrika'dan adam yigar. 1800'lere kadar cark boyle doner, Avrupa'daki bir takim gelismeler sonucu bu topraklar uzerindeki askeri baski zayiflayinca isyanlar baslar her biri tek tek bagimsizligini kazanir. Sonucta, dogal kaynaklarini yitirmis, nufus yapisi darmadagin olmus hepsi birbirinin benzeri kendine bakmaktan aciz ulkeler meydana cikar.
Avrupalilardan once bu topraklardaki insanlarin dini inanislari cok tanriliydi. Kesif (ya da isgal) ile birlikte Hiristiyanlik ve Afrika dinleri inanis sisteminin icine girdi. Efendiler tum koleleri Hiristiyan olmaya zorluyorlardi ama Afrikadan getirilenler kendi tanrilarina Hiristiyan isimler vererek gizliden gizliye kendi dinleri surduyorlardi. Nasil ki toplum yapisi Amerikan yerlileri, Avrupalilar ve Afrikalilar karisimi ise (her ulkede bu karisimin icindeki oranlar farkli), dini inanis da ona gore sekillenmis.
Bu kadar ansiklopedik bilgiyi niye verdim? Bugun Penguen'de Kaan Sezyum'un kosesinden haberini aldigim, internetten orijinaline ulastigim ve tekrar tekrar okumama ragmen ana fikrini "Haiti'de deprem oldu cunku Musluman degillerdi" diye ozetlemekten kendimi alamadimi bir yazi nedeniyle. Ben okudum sinirim bozuldu, merak ediyorsaniz buyrun siz de okuyun.
Not: Yaziyi yazdiktan sonra ne kadar gereksiz bir yazi yazdigimi farkettim. Deli sacmasi bir kose yazisi bu kadar ciddiye alinmamali...

25 Ocak 2010 Pazartesi

there is one in every house

soğuğu da kışı da sevmiyorum, seveni hiç sevmiyorum!!!

22 Ocak 2010 Cuma

sımayli

Arkadaşlar yanlış anlaşılmasın, boş vakitlerimde fellik fellik kadın blogu dolaşmıyorum. Bu blogu, kendisi de üşenmeyip iki satır yazsa hepsinden komik olacak bi arkaşım yolladı. İşyerinde ağzımdan salyalar hımpphy diye fırladı resmen, bir saatttir gülüyorum. Demiştim önce, kadının komiği daha komik oluyor:

"off lanet olsun akşamları Müjde Ar olan ben, sabahları neden Türkan Şoraya
dönüşüyorum. Adamı göz göre göre kaybetcez, bak görüyo musun.. Off hem dinde
bile var herifine yüz çevirme diye.. Bi bilinen var demek ki.
Hoop bir
hamleyle Zerrin Egeliler gibi dönüyorum. Çapaklarımı silmediğim gözlerimle,
salyadan kenarı kabuk bağlamış beyaz dudağımla, "hadi bebeyimmmm" diyorum. sonra
bu yavru köpek gibi havlamaya başlıyo, debeleniyor yatakta mutlu mutlu.. sonra
tam başlıyoruz. "öpmee öpmee öpmee" diyerek kafamı çeviriyorum.. Aklıma başka
düşünceler geliyor.. "nan erkeğe de her istediğini her zaman verirsek olmaz bu
iş.. sonra alışır bi de hep aynı meme, aynı döt der. kalkar gider iş yerindeki
çirkin kızlardan birine.. Sonra 'ay ne farklı seninle şeyapmak için uğraş
veriyorum, emek sarf ediyorum al sana tek taş' töbee allam bu fikirleri çıkar
sen benim aklımdan diyerek bebeyi üstümden atıyorum.."

bi de şu :)

21 Ocak 2010 Perşembe

lezzetsel patlama


nerden başladım nerden buldumsa hastası oldum sayın okurlar. Günümün en güzel anı şu zıkkımı yediğim an (insert hayat sorgulaması here). Hele ki fıstıklısı ımh ımh ımh, böyle baklava içi yer gibi. İkinci sırada yer fıstıklısı var, o da snickers esintili. Neyse ki 150 kalori sadece, içinde bütün bütün faideli kuruyemişler var antioksidan üzüm kuruları var falan. Sağlık şelalesi mübarek. Bi de lezzet ödülü almış yurtdışından, ben kalbimi verdim ulan sana daha büyük ne ödül olacak.
soru: mağara adamı rejimine uyuyor mu bu doktor bey?

19 Ocak 2010 Salı

telkin heads

Az önce beraber çalıştığım insanlardan biri, bilmem kim tarafından yazılmış "bilmemnenizi aydınlatmanın yolları" gibi bir adı olan kitabın (buna kitap dedim, dostoyevski falan mezarında fır dönüyodur) nasıl da hayatını kolaylaştırdığını, olaylara daha pozitif bakmayı öğrettiğini anlatıyordu. Bayılıyorum bu telkine açık insanlara. Yani birisi "hayata daha pozitif bak" diyince aa hakkaten hayata daha pozitif bakayım diyen, doğan amcası veya üstün abisinin ricasını kırmayıp evrene hevenk hevenk pozitif enerji yollabilen insanlar. Aşağı yukarı bu kitapların hepsinde yazarın kıçından yazdığı "bir gün bir bilge adam sahilde yalın ayak yürüyormuş..." hikayelerine aaa evet baştan aşağı uydurma olan, ampirik bile olsa herhangi bir gerçeği yansıtma emaresi taşımayan bu zırva benim hayatıma birebir uygulanabilir diyorlar. Yazarın özgün olmak adına tdk sözlüğünü sıkarak çıkardığı, kupon kesme vites atma gibi terimlerle gaza gelebiliyorlar. Secret okuyunca hayattındaki eksikleri giderebiliyorlar. Şahane.

Yani hiç mi kuşkucu yanınız yoktur, ulan pozitif düşün demekle pozitif düşünebilseydim 30 yaşına kadar bir yolunu bulurdum ben, bu adamın yandan yemiş iclal aydın hikayeleri mi beni yola getirecek demezsiniz? Sen önce kendine bak hacı amca diye geçmez mi yani içinizden? Ya da hadi diyelim kitap sana ulu manituya enerji savur, olaylara gülümseyerek bak, arada dur gülleri kokla gibi artık lalettaynın lalettaynı klişeler sipariş verdi, sen de yaptın ve hayatın güzelleşti. Sence, tohuma kaçmak üzere olan senin bu saate kadar bunları keşfetmekten aciz olup, bestseller yazıp keseyi doldurmaya çalışan bir adamın iki cümlesiyle ancak dank etmesi asıl sorunun biraz daha derinde olduğu, bol bol balık yemen gerektiği sonucuna gelebilir mi?


Ya o kitapları ben de sevmiyorum ama bak falancanın şöyle kitabı var o başka demek üzere olan canım okurlar, ben şimdiden kıçımla gülüyorum siz zahmet etmeyin.



self improvement is masturbation!!


18 Ocak 2010 Pazartesi

"Soul Kitchen" filmi hakkinda gorusum

"Iyi bir blog yazari sinema, muzik ve plastik sanatlardan anlamali, futbol yorumu yapabilmeli, ve ayni zamanda maceraci bir gezgin ve hatta asci bir gurme olmalidir."
Horatio - bankis.blogspot.com
Soul Kitchen bir "feel good movie"den beklenebilecek tum kliselere sahip ama hic sikmayan ve cok eglendiren bir film. Begendim, iyi ki seyretmisim dedim.
Kliseler sunlar: Saf bir ana karakter, onun uckagitci abisi, ariza ama iyi kalpli asci, filmde ilk gorundugu andan itibaren pislik yapacagi belli olan kotu karakter, ana karakterin basina binturlu bela gelmesi ve sonunda herkesin layigini bularak mutlu sona ermesi... Ama bu kliseler filmde cok iyi kullanilmis, hatta bu kliseler uzerine ozellikle insa edilmis film.
Oyunculuklar cok samimi ve gercek. Adam Bousdoukos bir nevi kendi hikayesini oynadigi icin rahat, Moritz Bleibtrue yakismis, Birol Unel karizmatik ve sorunlu asciyi muhtesem oynamis. Tum karakterler mukemmel ve filme anlam katiyor. Kemik kiran Kemal rolundeki Ugur Yucel de tatli bir hediye olmus.
Filmin komedi unsurlari ve esprileri ise gayet yerinde, fazla goze sokulmadan tasarlanmis. Diskodaki hirsizlik sahnesine cok guldum ben.
Tabii ki, hikayenin mutlu sonu o kadar gercekci degil ama sonucta bu bir kurmaca film, yasamoykusu ya da belgesel degil.
Bir Alman hatta abartayim bir Hamburglu olarak bu filmi izlemek isterdim.

Yerli Dexter mubarek

Posted by Picasa

16 Ocak 2010 Cumartesi

Son Tutku



Rokfor sevmeyenler bunu da sevmedi

Up In the Air



Film bana Lost in Translation'ı hatırlattı.
Bir de eski günleri.
TGM puanı 7,4/10

hicran ü elem sine-i pür-hunumu dağlar


Avatar - Iroh Singing: Little Soldier Boy For His Son Lu Ten - Click here for the funniest movie of the week

gözüme toz kaçtı yine ak

15 Ocak 2010 Cuma

Hain Domdom



Son 4 ayda 7 kilo aldığını farkedip acımasız bir rejime başlayan birine taptaze pişmaniye getirilir mi?

ejderhanın gözleri

Audio book turumuzda yeni durak. Stephen King sevmem, seven sevsin, sevgi. Ama bu kitabı çocukken evdeki kitaplıkta bulup okumuştum, sonra bir daha bir daha okumuştum. Stephen Amca'nın hikayelerinden korkan kızı için yazdığı bir masal. Bildiğin masal. Ama seviyorum ben nedendir bilinmez. Önce adı peçeteler olacakmış, daha iyi olurdu. Kulede geçen kısmını özellikle severim. Bir de çok şahane bi kötü adam olan flagg var. Audio bookunu görünce üstüne atladım tabi bu sebepten. Ama bu kadar light listening yeter, bu bitsin sırada varolmanın dayanılmaz hafifliği var.

13 Ocak 2010 Çarşamba

11 Ocak 2010 Pazartesi

Ucuz bira


Hafta ici gidilsin, saatlerce somurulsun diye. Pis sarhos.

Nevi Cafe, Nevizade'de.

9 Ocak 2010 Cumartesi

Doktor nezaretinde (in treatment)

Aradım doktoru, dedim "Doktor, hafif bir boğaz ağrısı var, biraz da canım sıkkın, n'aapmak lazım?" Dedi, "gel benimle, ilacın bende."

Tramvay durağının orada buluştuk, Balo Sokak'tan içeri girdik, Nevizade'deki Ney'le Mey'le'ye oturduk. Meğerse doktor müdavimiymiş mekanın, hemen içeri buyur etmeler, en güzel masaya oturtmalar filan. Önce aşçı geldi selamladı, sonra mekan sahibi. Hemen müthiş üçlü kuruldu, beyaz peynir, kavun, Yeni Rakı. Doktorun garip bir huyu var, Yeni Rakı'yı suyla Tekirdağ Rakısını sek içiyor. Başladık seansa. İçtik açıldık, açıldıkça güzelleştik. Meze olarak hardal soslu levrek marine, fesleğenli mezgit, fasulye pilaki, yoğurtlu semizotu yedik. Ara sıcak paçanga ve kalamar. Hepsi birbirinden lezzetli. Ben Nevizade'deki meyhanelerin birbirinden kötü olduğunu sanırdım, değilmiş. Ney'le Mey'le farklıymış.

Bizim doktor kral adam. Söylememe gerek yok.

7 Ocak 2010 Perşembe

Damacanayla aldım suyu

Evde yine su bitmiş. İçiliyor, bitiyor pek tabii. Bizim bayi en erken 2 saatte getirdiği için yeni şişeyi sipariş etmek için her zaman müsait olamıyoruz ve susuz kalıyoruz Herb ile.

Bu sefer dedim 2 damacana söyleyeyim, birini bitirdiğimizde diğerini kullanırız, o bitmeden öbürünü dolduruz diye. Fazladan stok tutmak yalın düşünce sistemine aykırı ama ne yapalım. Aradım bizim bayiyi.

-İyi günler, bilmemne su.
-İyi günler 2 şise su isteyecektim.
-Tabii adresi alayım
-Zıbırdıttın Sok, numero on. Yeni şişe için depozito kaç paraydı acaba, evde tek şişe var da bizim?
-8 lira ama getiren arkadaşa söyleyin hep bizden aldığınızı, ücret almasınlar sizden.


Haydaa, bu ne abi? Bunun ücreti ya vardır ya yoktur, niye beni durduk yere strese sokuyosun. Ben de çalışmaya başladım ikna cümlelerini. "yav biz hep sizden alıyoruz, almayın depozitoyu."

3 saat sonra su geldi. Çıkarttım boş şişemizi, "abi sizin sipariş 2 tane değil miydi" dedi, "evet "dedim, "kaç para?, "10 lira abi" dedi. Verdim, aldı gitti, depozito istemedi. Ohhh.
-

aferin çok iyi düşünmüşsün

Uzun uğraşlar sonucu alevileri kaybetmeyi başardık, çarşaflı açılım elimizde patladı, bari sigara içen kıraathane sakinlerinin oylarını alalım gibi dahiyane bir stratejinin ürünü müdür, yoksa tütün kartellerinin dürtüklemesi midir bilemiyorum. CeHaPe kapalı mekanlarda sigara yasağı 5 yıl ertelensin diye öneride bulunmuş. Üstüne de"insanların zehirlenmesine kapı açılıyor şeklinde yorumlanamaz" demiş.
Çok net söylüyorum allah belanızı versin.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Horatio

Yıllardır taktın tek çocukluğuma
Kuş beyinliymişim gibi kaktın kafama
Kahvaltı daveti kuru fasulye pilav oldu
Uyan da balığa çıkalım, sen daha eve uğrama

Herbert abimize kızmak ne demek
Sanal hayranları haydi haydi hakeder o emek
Yorumlarla sohbet ortamına çevirseniz de
Blog gibi blog bu blog, değil bir tarif-i yemek

Yazacak konu çok da vakit yok
Zira eve gelince yapacak şey çok
Geçen sene dişiydim
Çiçeğe terfi etmişim de haberim yok

Yapar yapar gönlümü alırsın
Sen benim doğmamış küçük bıradırımsın
Geç olsun güç olmasın
Teşekkür ederim geç gelen teşekkürlerin için

Küçük hesap adamı

Koskoca CEO olmuşsun yaptığın işe bak arkadaş!!! Değdi mi 150bin baht için işinden olduğuna? Kesin karısı zorlamıştır ama ben söyleyeyim, yoksa 398kg bagajı nereden bulsun ufacık adam.
Thai havayollarının CEO'su Wallop Bhukkanasaut, Tokyo'dan Bangkok'a dönerken 398kg'lik 30 parça bagajı için yaklaşık 5000 dolarlık fazla bagaj ücretini ödememek için CEO olmanın forsunu kullanmış, gelen tepkiler sonucunda istifa etmiş.
Horatio Haber Ajansı bildirdi.

Kalçır kepitıl

Ülen ben bu kültür başkentinin bu yıl için bir tek İstanbul'a verildiğini sanıyorudum. Macaristan'ın Pecs bölgesi ile Almanya'nın Ruhr bölgesi de bu yılın kültür başkentleriymiş.
Bu arada bizim site Almanlarınkinden arak mı ne?

5 Ocak 2010 Salı

Şiir

Melontheroad

Severiz seni tek çocuk olsan da
Arada sıra küsmükçülük yapsan da
Kahvaltı davetini unuttuk sanma
En birinci dostumuzsun sen melontheroad

Yeni okuyucu getirdi diye kızma Herbert abime
O olmasa nice olurdu bu blogun hali söyle
Asıl sen bizi tanıştırdın pansiyon ve hafiyeyle
Senin sanal hayranlarınız biz melontheroad

Yazacak konu bulamadım diye üzülme n'olur
Bence ayda bir yazsan da olur
Yeter ki sen yerinde dur
Blogumuzun çiçeğisin sen melontheroad

Sana yakışır yeni Honda Jazz
Kaza yapma diye nazar boncuğu alıcaz
Teslim edilince hep beraber binicez
Yeter ki taksi şoförü gibi sürme melontheroad

Çok teşekkürler sana melontheroad
Çok teşekkürler sana melontheroad
Çok teşekkürler sana melontheroad
Seni çok seviyoruz melontheroad

benden söylemesi

aynı komiklikteki bir kadınla bir erkekten kadın olan daha komik gelir bana niyeyse. giremeyeceğim şimdi derinine. daha önce idol sıkıntısı çeken şehirli bekar bağyan okurlara kim lan bu hayatımın erkeğini tavsiye etmiş idim. bir de bu arkadaş var o da okunası bu uğurda. komik bir insan kendisi. hakkaten.

Status update

Safiye 258 bin defa Adobe readerı yükledim, hala videoları açamıyorum hala açamıyorum!
Yesterday at 11:40am

Afacan Belki de adobe reader videolari acmadigi icindir..
Yesterday at 11:48am
Safiye Ne zaman facebookta video izlemek istesem adobe flash player yükle yazıyor, yüklüyorum açamıyorum. Afacan tamam teknolojiden anlamıyorum ama ben facebookun yalancısıyım.
Yesterday at 11:52am
Afacan Ama adobe flash player ile adobe reader ayri programlar.
http://get.adobe.com/flashplayer/
Eger flash player yuklediysen ve hala acilmiyorsa, o zaman browser'in guvenlik ayarlari ile ilgili bir sorun olabilir.
Yesterday at 11:56am
Safiye Yazdıklarını okurken yoruldum, videoları da izlemeyivereyim.
Yesterday at 12:02am
Komikbir Word ya da Excel yükle bi de öyle dene
Yesterday at 12:05am
Komikiki Gerek yok bence notepad de işi görür.
Yesterday at 12:09am
Safiye Notepad filan nasıl kullanıcam ben Komiki, neyse şu yukardaki linkleri bi deneyeyim bari.
Yesterday at 12:15am

4 Ocak 2010 Pazartesi

hani

Hani böyle bir film vardı,

hani külkedisi gibiydi,


hani böyle kabaetime benzeyen jennifer ayakkabı çiziyordu, parkta yaşlı büyücüye yardım ediyordu


hani ayakkabıyı giyince gözlerini kısıp kısıp bakıyordu, böyle büyüyle güzel gibi geliyordu herkese ama esasında hala kabaetimi andırıyordu,


hani rob lowe önce bunu farketmeyip sonra aşık olup kapısında köpek oluyordu,


hani hep pazar günleri televizyonda yayınlanırdı da biz de ders çalışmak yerine bunu seyrederdik,


hah işte onun adı if the shoe fits'miş. herbert çocukluğundan kalan dimağ yaralarından seslendi.




not: fragmanı bile varmış bu devirde. gün geçmiyor ki internet bana yeniden pes dedirtmesin