25 Haziran 2008 Çarşamba

22 Haziran 2008 Pazar

sweded







eternal sunshine of the spotless mind ve science of sleep'in yönetmeninden insanı durduk yere güldüren komik film.




21 Haziran 2008 Cumartesi

mahrukatçı



Odun kömür satıcısı demekmiş. Oduncuyum demiyor da mahrukatçıyım diye tanışıyor bunu bana öğreten kişi. Dişçi vs. diş hekimi takıntısı gibi bir durum sanırım.

19 Haziran 2008 Perşembe

fairplay

Firefox 3'ün çıkışını kutlamak için internet explorer ekibi Mozilla'ya bir pasta göndermiş. Çok şüpheli..

16 Haziran 2008 Pazartesi

Doğumgünüm üzerine anlamsız istatistikler




Feysbuktan mesaj gönderenlerin oranı %0,52.

13 Haziran 2008 Cuma

12 Haziran 2008 Perşembe

fist of fury


"Ben de yaşıtlarım gibi gezip eğlenmek istiyorum"
Herbert "The Dragon" Wilson




11 Haziran 2008 Çarşamba

sarsak

2 ay sürecek iş gezisine giderken yanına ayak kremi almayı bile unutmayan bir insan hergün takacağı kravatlardan birini bile almamışsa; idare etsin diye bir acele satın aldığı 4 kravatın 2sinin ortasına mürekkep testi gibi yemek lekesi yaptıysa, neyine güveniyordur acaba? yoksa lassie bize bir şey mi anlatmaya çalışıyor??

9 Haziran 2008 Pazartesi

Akihabara

Dünyanın en güvenli ülkelerinden birisi olan Japonya'nın başkenti Tokyo'da geçirdiğim 2-3 saat boyunca gezdiğim elektronikçiler bölgesi Akihabara'da adamın teki dün caddeye rastgele dalarak tam 7 kişiyi öldürmüş.

http://news.bbc.co.uk/2/hi/in_pictures/7442378.stm

6 Haziran 2008 Cuma

Japonya

Öncelikle söyleyeyim bu bir iş gezisiydi. Bu nedenle pek etrafı gezme imkanım olmadı.

Tokyo'ya THY'nin direk seferi var. Uçuş yaklaşık 12 saat sürüyor. Bu kadar saate karşın yolculuk benim için çok rahat geçti. Bunda uçaktaki her koltuğun arkasında bulunan tam interaktif ekranın büyük payı var. Bu koltuk arkası ekran muhteşem bir şey. Örneğin, uçağın önünde ve arkasında bulunan uçuş kamerasından etrafı seyredebiliyorsunuz. uçuş haritasına bakabiliyorsunuz. İstediğiniz filmi/diziyi seyrediyorsunuz, hatta başka bir yolcuyla tavla bile oynayabiliyorsunuz.

Tokyo Narita havaalanına iner inmez bir cep telefonu kiraladım çünkü bizim eski teknoloji GSM hatları Japonyada çalışmıyor. Adamlarda CDMA adı verilen bambaşka bir sistem var. CDMA sisteminde çalışan telefonlarda iki seçeneğiniz var ya bir yerel operatör numarası olan telefon kiralıyorsunuz ya da kendi sim kartınızı takabileceğiniz bir telefon. Ben günlüğü 8 dolara ikincisini tercih ettim. Turkcell roaming arama 4,5ytl/dk, aranma 1,5ytl/dk.

Tokyo her türden insanın olduğu, gökdelenleriyle Manhattanı andıran, büyük bir metropol.

Tokyo'da elektronik eşya satıcılarının yoğun olduğu Akihabara diye bir bölge var. Fiyatlar Türkiye ile Amerika arasında bir yerde. Cihazlar international ve national diye ayrı katlarda satılıyor. Uluslararası bölümde öyle çok süper son teknoloji aletler yok. Ulusal kısım bomba onlar da bize uygun değil.

Tokyo körfezi bizim boğaza benziyor. Hatta gökkuşağı köprüsü dedikleri köprü bizim Boğaziçi Köprüsünün aynısı. (nee boğaziçi köprüsünü japonlar mı yapmış? hadi canım!)

Bu arada meşhur Toto'nun kontrol düğmelerinin fotoğrafını ekleyeyim.

Ziyaret ettiğim ikinci şehir Kyoto oldu. Kyoto, Japon geleneğinin hissedildiği yabancının az olduğu bir yer. Burada güzel bir şehir turu yapma imkanım oldu. En turistik iki tapınağa gittim: Kinkakuji ve Kiyomizu. Fotoğraflardaki altın kaplama yapı Kinkakuji içinde. diğeri Kiyomizu'dan bir kare.

Japon ulusal kültürünün iki belirgin özelliğini çalışkanlık ve saygı olduğunu düşünüyorum. Ben bu kadar kibar toplum görmedim. Sürekli selamlaşma, gülümseme, eğilme. Bir akşam otelimizin bulunduğu caddeden çevirdiğim bizim yaşlarımızdaki bir Japona bira içilecek bi yer sordum. Herif yanında kız arkadaşı olmasına rağmen tarif etmek yerine bizzat götürdü.

Sırada: Japon yemekleri.

Yeni House iş başında


Bir kaç ay önce ayak parmağımda ortaya çıkan sorunu önemsemeyince o kendini önemli hale getirdi. Ufak bir operasyon geçirdim, şimdi topallayarak dolaşıyorum. Her işin başı sağlıkmış hakikaten.

5 Haziran 2008 Perşembe

Aceto Balsamico




Blog olayına girdiğimden beri hayranlıkla okuduğum bir siteydi Aceto Balsamico..Futbol sevdalısı bir insanın derlediği ve anlattığı hikayeleri okumaya başlarken bir anda siteyi favorilerim arasında bulmuştum..Maalesef bırakmış artık yazmayı..Nedenini öğrenince üzülüyor ve sinirleniyor insan..

Geri dönse keşke..

Güneye Giderken



mavi bir cennet gibi uzaniyor Marmara
biz cennetten geçerek uzanalim Göksu'ya


Şarkıdaki Göksu değil zannedersem bu,Torosları aştıktan sonra karşıma çıkınca yolun kenarında durdum ve fotoğrafladım..İçinden nehir geçen yerleri severim..Silifke de öyle bir yer..Hem manyak kasapları da yok..Yoğurtçular nereye gitmiş peki?

torosların uğur dündarı


Britney Manifatura'nın yanındaki kasap, sözüm sana. Mecburen komşundan tarifle sesleniyorum çünkü camındaki dökük yazıda sadece kasap yazıyor, generic bir şekilde. Old school bir kasapsın, buzdolabı kavramını reddetmenden, etleri tavandan sarkan kancalarda ahenkle dansettirmenden anladık zaten. Dün terliğini çıkarıp bütün gün ayak parmağını karıştırmana da bi yere kadar tahammül ettim. Ama bugün kaldığın yerden tam gaz sürdürmeseydin artık. O parmakları temizliyorsan bu kadar zamandır ameliyat yapacak hijyene ulaşmıştır. Yok nasırımı yoluyorum diyorsan, bu kadar sürede yolunmayan nasır ilelebet payidar kalacaktır kanaaatindeyim. Yeter artık vazgeç, insanlığımdan soğudum.

2 Haziran 2008 Pazartesi

Anadolu

Sen ne güzel bulursun
Gezsen Anadolu'yu
Dertlerden kurtulursun
Gezsen Anadolu'yu.

Billur ırmakları var,
Buzdan kaynakları var,
Ne hoş toprakları var,
Gezsen Anadolu'yu.

Gülerken köylü kızlar
Güler sanki yıldızlar,
Ne kalbin, gönlün sızlar.
Gezsen Anadolu'yu.

Derde şifa bulursun,
Halkta vefa bulursun,
Kim der cefa bulursun
Gezsen Anadolu'yu.

Bizim tosunları Anadolu'ya yolladık, kolay gelsin diyorum.